English    Türkçe    فارسی   

1
1410-1419

  • هر طرف اندر پی آن مرد کار ** می‌‌شدی پرسان او دیوانه‌‌وار 1410
  • O iş erinin ardına düşmüş, her tarafa koşmakta, delicesine onu aramaktaydı.
  • کاین چنین مردی بود اندر جهان ** وز جهان مانند جان باشد نهان‌‌
  • “Dünyada böyle adam da olur mu ki cihandan can gibi gizlenmiş” diyordu.
  • جست او را تاش چون بنده بود ** لا جرم جوینده یابنده بود
  • Candan kul olmak için onu aradı. Şüphesiz, arayan bulur.
  • دید اعرابی زنی او را دخیل ** گفت عمر نک به زیر آن نخیل‌‌
  • Bir bedevi karısı, onun yabancı olduğunu gördü; Ömer’i aradığını anlayıp “İşte şuracıkta, şu hurma ağacının altında;
  • زیر خرما بن ز خلقان او جدا ** زیر سایه خفته بین سایه‌‌ی خدا
  • Hurma ağacının dibinde, halktan ayrılmış, yapayalnız, gölgelikte uyuyan Tanrı gölgesini gör” dedi.
  • یافتن رسول روم عمر را خفته در زیر درخت‌‌
  • Elçinin Emîrülmü’minin Ömer’i – Tanrı ondan razı olsun – bir ağaç altında uyur bulması
  • آمد او آن جا و از دور ایستاد ** مر عمر را دید و در لرز اوفتاد 1415
  • Elçi oraya gelip uzakta durdu. Ömer’i görünce titremeye başladı.
  • هیبتی ز آن خفته آمد بر رسول ** حالتی خوش کرد بر جانش نزول‌‌
  • O uyuyandan elçiye bir heybet, gönlüne hoş bir hal geldi.
  • مهر و هیبت هست ضد همدگر ** این دو ضد را دید جمع اندر جگر
  • Muhabbet ve heybet birbirinin zıttı iken gönlünde bu iki zıttın birleştiğini gördü.
  • گفت با خود من شهان را دیده‌‌ام ** پیش سلطانان مه و بگزیده‌‌ام‌‌
  • Kendi kendine “Ben nice Padişahlar gördüm; büyük sultanların makbulü oldum.
  • از شهانم هیبت و ترسی نبود ** هیبت این مرد هوشم را ربود
  • Onlardan korkmaz, ürkmezdim. Bu adamın heybeti aklımı başımdan aldı.