English    Türkçe    فارسی   

1
1666-1675

  • ز آن موالید وجع چون مرد او ** زید را ز اول سبب قتال گو
  • O ağrılardan, o illetlerden ölürse Zeyd’e; ilk sebepten, ok attığından dolayı katil de!
  • آن وجعها را بدو منسوب دار ** گر چه هست آن جمله صنع کردگار
  • Hepsi, Tanrı’nın icadı ise de o ağrıları Zeyd’e nispet et!
  • همچنین کشت و دم و دام و جماع ** آن موالید است حق را مستطاع‌‌
  • Ekin ekmek, nefes almak, tuzak kurmak, çiftleşmek de böyledir. Onların sesleri hep Hakk’a mutîdir (eken, nefes alan, tuzak kuran, çiftleşen kuldur; bitiren, yaşatan, tuzağa düşüren, doğurtan yahut bunların aksini meydana getiren Hak’tır).
  • اولیا را هست قدرت از اله ** تیر جسته باز آرندش ز راه‌‌
  • Velîlerde Tanrı’dan öyle bir kudret vardır ki atılmış oku yoldan geri çevirirler.
  • بسته درهای موالید از سبب ** چون پشیمان شد ولی ز آن دست رب‌‌ 1670
  • Tanrı velisi, pişman olursa sebeplere eserlerin kapılarını kapar (fiilleri neticesiz bırakır). Fakat bunu, Tanrı eliyle yapar.
  • گفته ناگفته کند از فتح باب ** تا از آن نه سیخ سوزد نه کباب‌‌
  • Tanrı kudretiyle; söylenmiş bir sözü söylenmemiş hale getirir. Bir halde ki ne şiş yanar ne kebap!
  • از همه دلها که آن نکته شنید ** آن سخن را کرد محو و ناپدید
  • Bütün kalplerdeki nükteleri işitir, gönüllerden o sözü yok eder.
  • گرت برهان باید و حجت مها ** باز خوان من آية أو ننسها
  • Ey ulu kişi! Sana delil ve huccet gerekse “Min âyetin ey nünsiha” ayetini oku.
  • آیت أنسوکم ذکری بخوان ** قدرت نسیان نهادنشان بدان‌‌
  • “Ensevküm zikrî ” ayetini de oku velilerin kalplere nisyan koyma kudretini anla!
  • چون به تذکیر و به نسیان قادراند ** بر همه دلهای خلقان قاهراند 1675
  • Velîler, hatırlatma ve unutturmaya kadirdirler; şu halde herkesin gönlüne hâkimdirler.