English    Türkçe    فارسی   

1
1853-1862

  • او چو بیند خلق را سر مست خویش ** از تکبر می‌‌رود از دست خویش‌‌
  • O da, halkı, kendisinin sarhoşu görünce kibirlenir, elden, avuçtan çıkmağa başlar.
  • او نداند که هزاران را چو او ** دیو افکنده ست اندر آب جو
  • Şeytan onun gibi binlerce kişiyi ırmağa atmıştır!
  • لطف و سالوس جهان خوش لقمه‌‌ای است ** کمترش خور کان پر آتش لقمه‌‌ای است‌‌ 1855
  • Dünyanın lütfetmesi ve yaltaklanması, hoş bir lokmadır, ama az ye. Çünkü ateşten bir lokmadır!
  • آتشش پنهان و ذوقش آشکار ** دود او ظاهر شود پایان کار
  • Ateş gizlidir, zevki meydanda. Dumanı sonunda meydana çıkar.
  • تو مگو آن مدح را من کی خورم ** از طمع می‌‌گوید او پی می‌‌برم‌‌
  • Sen “Ben o metihleri yutar mıyım? O, tamahından methediyor. Ben, onu anlarım” deme!
  • مادحت گر هجو گوید بر ملا ** روزها سوزد دلت ز آن سوزها
  • Seni metheden, halk içinde aleyhinde bulunursa onun tesiriyle gönlün, günlerce yanar.
  • گر چه دانی کاو ز حرمان گفت آن ** کان طمع که داشت از تو شد زیان‌‌
  • Onun; mahrumiyetten senden umduğunu elde edemeyip ziyan ettiğinden dolayı aleyhinde bulunduğu halde,
  • آن اثر می‌‌ماندت در اندرون ** در مدیح این حالتت هست آزمون‌‌ 1860
  • O sözler, gönlüne dokunur, onun tesiri altında kalırsın. Metihten de bir ululuk gelir, dene de bak!
  • آن اثر هم روزها باقی بود ** مایه‌‌ی کبر و خداع جان شود
  • Medihin de günlerce tesiri altında kalırsın. O metih canın ululanmasına, aldanmasına sebep olur.
  • لیک ننماید چو شیرین است مدح ** بد نماید ز آن که تلخ افتاد قدح‌‌
  • Fakat bu tesir, zahiren görünmez, çünkü methedilmek tatlıdır. Kınanmak acı olduğundan derhal kötü görünür.