English    Türkçe    فارسی   

1
1898-1907

  • ز انبهی برگ پنهان گشته شاخ ** ز انبهی گل نهان صحرا و کاخ‌‌
  • Yaprakların çokluğundan dal gizlenmiş; güllerin fazlalığından kır ve köşk görünmüyor.
  • این سخنهایی که از عقل کل است ** بوی آن گلزار و سرو و سنبل است‌‌
  • Akl-ı Külden gelen bu sözler de, o gül bahçesinin, o servi ve sümbüllerin kokusudur.
  • بوی گل دیدی که آن جا گل نبود ** جوش مل دیدی که آن جا مل نبود 1900
  • Gül olmayan yerden gül kokusu geldiğini, şarap olmayan yerde şarabın kaynayıp coştuğunu hiç gördün mü ki?
  • بو قلاووز است و رهبر مر ترا ** می‌‌برد تا خلد و کوثر مر ترا
  • Koku sana kılavuz ve rehberdir. Seni tâ ebedî Cennete ve kevser ırmağına götürür.
  • بو دوای چشم باشد نور ساز ** شد ز بویی دیده‌‌ی یعقوب باز
  • Koku, göze ilâçtır, nurunu artırır. Yakup’un gözü, bir kokudan açıldı.
  • بوی بد مر دیده را تاری کند ** بوی یوسف دیده را یاری کند
  • Kötü koku gözü karartır. Yusuf’un kokusu ise göze nur verir.
  • تو که یوسف نیستی یعقوب باش ** همچو او با گریه و آشوب باش‌‌
  • Yusuf değilsen bile Yakup ol; onun gibi matlûbuna erişmek için ağla!
  • بشنو این پند از حکیم غزنوی ** تا بیابی در تن کهنه نوی‌‌ 1905
  • Hakîm-i Gaznevî’nin şu nasihatini dinle de eski vücudunda bir yenilik bul:
  • ناز را رویی بباید همچو ورد ** چون نداری گرد بد خویی مگرد
  • “Naz için gül gibi bir yüz gerek. Öyle bir yüzün yoksa kötü huyun etrafında dönüp dolaşma, nazlanma!
  • زشت باشد روی نازیبا و ناز ** سخت باشد چشم نابینا و درد
  • Çirkin ve sarı bir yüzün nazı da çirkindir. Gözün hem kör, hem de hastalıklı oluşu müşküldür.