English    Türkçe    فارسی   

1
2113-2122

  • استن حنانه از هجر رسول ** ناله می‌‌زد همچو ارباب عقول‌‌
  • Hannâne direği, Peygamberin ayrılığı yüzünden akıl sahipleri gibi ağlayıp inliyordu.
  • گفت پیغمبر چه خواهی ای ستون ** گفت جانم از فراقت گشت خون‌‌
  • Peygamber, “Ey direk, ne istiyorsun?” dedi. O da “Canım, ayrılığından kan kesildi.
  • مسندت من بودم از من تاختی ** بر سر منبر تو مسند ساختی‌‌ 2115
  • Bana dayanıyordun, şimdi beni bıraktın. Mimberin üstüne çıktın” dedi.
  • گفت خواهی که ترا نخلی کنند ** شرقی و غربی ز تو میوه چنند
  • Söyle ne istersin? Dilersen seni yemişlerle dolu bir hurma fidanı yapayım ki doğudakiler de, batıdakiler de senin hurmanı yesinler.
  • یا در آن عالم حقت سروی کند ** تا تر و تازه بمانی تا ابد
  • Yahut Tanrı, seni o âlemde bir servi yapsın da ebediyen terü taze kal” dedi.
  • گفت آن خواهم که دایم شد بقاش ** بشنو ای غافل کم از چوبی مباش‌‌
  • Hannâne “Daim ve baki olanı isterim” dedi. Ey gafil, dinle de bir ağaçtan aşağı kalma!
  • آن ستون را دفن کرد اندر زمین ** تا چو مردم حشر گردد یوم دین‌‌
  • Peygamber, kıyamet günü insanlar gibi dirilmesi için o ağacı yere gömdü.
  • تا بدانی هر که را یزدان بخواند ** از همه کار جهان بی‌‌کار ماند 2120
  • Bunu duy da bil ki Tanrı, kimi kendisine davet ettiyse o kimse bütün dünya işlerinden vazgeçmiştir.
  • هر که را باشد ز یزدان کار و بار ** یافت بار آن جا و بیرون شد ز کار
  • Kim, Tanrı’dan tevfika mazhar olursa o âleme yol bulmuş, dünya işinden çıkmıştır.
  • آن که او را نبود از اسرار داد ** کی کند تصدیق او ناله‌‌ی جماد
  • Bir kimsenin Tanrı sırlarından nasibi olmazsa cemadın inlemesini nasıl tasdik eder?