English    Türkçe    فارسی   

1
2547-2556

  • حق بگفته صبر کن بر جورشان ** پندشان ده بس نماند از دورشان‌‌
  • Tanrı, bana “Onların eziyetlerine sabret; onlara nasihat ver. Zaten devirlerinden çok bir zaman kalmadı” demişti.
  • من بگفته پند شد بند از جفا ** شیر پند از مهر جوشد وز صفا
  • Ben, “ Cefaları eziyetleri yüzünden onlara nasihat edemiyorum. Nasihat sütü sevgiden, sâflıktan coşup akar” demiştim.
  • بس که کردید از جفا بر جای من ** شیر پند افسرد در رگهای من‌‌
  • Bana o kadar eziyetler ettiniz ki nasihat sütü damarlarımda dondu.
  • حق مرا گفته ترا لطفی دهم ** بر سر آن زخمها مرهم نهم‌‌ 2550
  • Tanrı, bana “Ben sana lûtuf ve inayet eder, o yaralara merhem koyarım” buyurdu.
  • صاف کرده حق دلم را چون سما ** روفته از خاطرم جور شما
  • Hak, gönlümü gök gibi sâf bir hale getirdi. Gönlümden, sizin cefalarınızı sildi, süpürdü.
  • در نصیحت من شده بار دگر ** گفته امثال و سخنها چون شکر
  • Yine size nasihatler vermeye, şeker gibi temsiller getirmeye , sözler söylemeye başladım.
  • شیر تازه از شکر انگیخته ** شیر و شهدی با سخن آمیخته‌‌
  • Şekerden taze süt çıkarıp balla şekeri sözlerime katmaya, size tatlı tatlı öğütler vermeye koyuldum.
  • در شما چون زهر گشته آن سخن ** ز آن که زهرستان بدید از بیخ و بن‌‌
  • O sözler, size zehir gibi tesir etti. Çünkü siz baştan aşağı zehir membaı, zehir madeniydiniz, zehirden ibarettiniz.
  • چون شوم غمگین که غم شد سر نگون ** غم شما بودید ای قوم حرون‌‌ 2555
  • Nasıl gamlanayım ki gam baş aşağı yuvarlanıp gitti. Ey inatçı kavim! Gam sizdiniz.
  • هیچ کس بر مرگ غم نوحه کند ** ریش سر چون شد کسی مو بر کند
  • Gamın ölümüne ağlayıp feryat eden olur mu? Baştaki yara iyileşince bu yüzden saçını sakalını yolan bulunur mu?”