English    Türkçe    فارسی   

1
3415-3424

  • گر چه هاروتید و ماروت و فزون ** از همه بر بام نحن الصافون‌‌ 3415
  • Hârût’la Mârût’sanız da, “ Biz sana saf saf ibadet ediyoruz” damının üstünde herkesten ileriyseniz de.
  • بر بدیهای بدان رحمت کنید ** بر منی و خویش بینی کم تنید
  • Kötülerin kötülüklerine acıyın. Benliğin kendini görüp beğenmenin etrafında dolaşmayın.
  • هین مبادا غیرت آید از کمین ** سر نگون افتید در قعر زمین‌‌
  • Kendinize gelin. Tanrı gayreti, pusudan çıkmayı görsün; baş aşağı yerin dibine gidersiniz.
  • هر دو گفتند ای خدا فرمان تراست ** بی‌‌امان تو امانی خود کجاست‌‌
  • İkisi de dediler ki: “ Tanrı, ferman senin,senin ihsanın, senin koruman olmazsa nerede bir ihsan, nerede bir koruyan?”
  • این همی‌‌گفتند و دلشان می‌‌طپید ** بد کجا آید ز ما نعم العبید
  • Hem bunu söylemekte, hem de yeryüzüne inip hükmetmek için yürekleri oynamaktaydı. “ Bizden kötülük gelir mi? Biz ne güzel kullarız!” diyorlardı.
  • خار خار دو فرشته هم نهشت ** تا که تخم خویش بینی را نکشت‌‌ 3420
  • Bunların bu gurur ve istekleri, kendilerini rahat bırakmadı: nihayet bunları kendilerini beğenmiş bir hale soktu.
  • پس همی‌‌گفتند کای ارکانیان ** بی‌‌خبر از پاکی روحانیان‌‌
  • “Ey toprağa, suya, yere, ateşe mensup insanlar, ey ruhanilerin temizliğinden haberi olmayanlar.
  • ما بر این گردون تتقها می‌‌تنیم ** بر زمین آییم و شادروان زنیم‌‌
  • Biz şu gökyüzünün üstünde perdeler dokuyor, yeryüzüne inip şadırvanlar kuruyoruz.
  • عدل توزیم و عبادت آوریم ** باز هر شب سوی گردون بر پریم‌‌
  • Adalet yapar, ibadet eder; her gece yine göklere uçar gideriz.
  • تا شویم اعجوبه‌‌ی دور زمان ** تا نهیم اندر زمین امن و امان‌‌
  • Bu suretle de şu devrin şaşılacak büyükleri olur, yeryüzüne adalet ve emniyeti yayarız” diyorlardı.