English    Türkçe    فارسی   

1
343-352

  • تا نماند در جهان نصرانیی ** نی هویدا دین و نی پنهانیی‌‌
  • Ne yapalım ki dünyada ne açık dindar, ne gizli din tutar bir Hıristiyan kalmasın” dedi
  • گفت ای شه گوش و دستم را ببر ** بینی‌‌ام بشکاف و لب در حکم مر
  • Vezir dedi ki: “Bana gazebederek hükmet, kulağımı elimi kestir; burnumu, dudağımı yardır!
  • بعد از آن در زیر دار آور مرا ** تا بخواهد یک شفاعت‌‌گر مرا 345
  • Ondan sonra beni darağacına götür. O esnada bir şefaatçi suçumun affını dilesin.
  • بر منادی گاه کن این کار تو ** بر سر راهی که باشد چار سو
  • Bu işi dört yol ağzı bir yerde, tellâl pazarında yaptır.
  • آن گهم از خود بران تا شهر دور ** تا در اندازم در ایشان شر و شور
  • Ondan sonrada beni, huzurundan uzak bir şehre sür ki ben, onların arasına yüz türlü din kayıtsızlığı sokayım.
  • تلبیس وزیر با نصارا
  • Vezirin Hristiyanlara hilesi
  • پس بگویم من به سر نصرانی‌‌ام ** ای خدای راز دان می‌‌دانی‌‌ام‌‌
  • Bu halde diyeyim ki: ben gizli Hristiyan’ım; ey sır bilen Tanrı; sen benim gönlümü bilirsin!
  • شاه واقف گشت از ایمان من ** وز تعصب کرد قصد جان من‌‌
  • Padişah, benim imanımı anladı; taassuptan dolayı canıma kastetti.
  • خواستم تا دین ز شه پنهان کنم ** آن که دین اوست ظاهر آن کنم‌‌ 350
  • Dinimi padişahtan saklamak, onun dininden görünmek istedim.
  • شاه بویی برد از اسرار من ** متهم شد پیش شه گفتار من‌‌
  • Padişah, benim sırlarımdan bir koku sezdi. Sözlerim huzurunda kusurlu göründü.
  • گفت گفت تو چو در نان سوزن است ** از دل من تا دل تو روزن است‌‌
  • Dedi ki: “ Senin sözlerin, içinde iğne olan ekmek gibidir. Benim gönlümden senin gönlüne pencere var.