English    Türkçe    فارسی   

1
3897-3906

  • پرده‌‌ی صد آدم آن دم بر درد ** صد بلیس نو مسلمان آورد
  • O zaman, yüzlerce Âdem’in perdesini yırtar, yüzlerce yeni müslüman olmuş suçsuz, günahsız iblis yaratır!
  • گفت آدم توبه کردم زین نظر ** این چنین گستاخ نندیشم دگر
  • Âdem “Bu hor görüşten tövbe ettim. Bir daha böyle küstahça düşünceye düşmem” dedi.
  • یا غیاث المستغیثین اهدنا ** لا افتخار بالعلوم و الغنی‌‌
  • Ey yardım dileyenlerin yardımcısı, bize hidayet ver. Bilgilerle, zenginlikle öğünmeye imkân yok.
  • لا تزغ قلبا هدیت بالکرم ** و اصرف السوء الذی خط القلم‌‌ 3900
  • Kerem ederek hidayet ettiğin kalbi azdırma; takdir ettiğin kötülükleri bizden defet;
  • بگذران از جان ما سوء القضا ** وا مبر ما را ز اخوان صفا
  • Kötü kazaları üstümüzden esirge; bizi Tanrı’ya razı olan kardeşlerden ayırma!
  • تلخ‌‌تر از فرقت تو هیچ نیست ** بی‌‌پناهت غیر پیچا پیچ نیست‌‌
  • Senin ayrılığından daha acı bir şey yok... Sana sığınmazsak sen esirgemezsen işimiz, gücümüz ancak kargaşalıktır.
  • رخت ما هم رخت ما را راه زن ** جسم ما مر جان ما را جامه کن‌‌
  • Zaten malımız mülkümüz; malımızın, mülkümüzün yolunu kesmekte... Zaten cismimizi soyup çırçıplak bırakmakta!
  • دست ما چون پای ما را می‌‌خورد ** بی‌‌امان تو کسی جان چون برد
  • Elimiz, ayağımıza kastettikten sonra artık kim, senin lûtfun olmadıkça canını kurtarabilir ki?
  • ور برد جان زین خطرهای عظیم ** برده باشد مایه‌‌ی ادبار و بیم‌‌ 3905
  • Bu pek büyük tehlikelerden canını kurtarsa bile kurtardığı şey ancak idbar ve tehlike sermayesi kesilir.
  • ز آن که جان چون واصل جانان نبود ** تا ابد با خویش کور است و کبود
  • Çünkü can, canana ulaşmadıkça ebediyen kördür... ebediyen yaslıdır.