English    Türkçe    فارسی   

1
407-416

  • گفت لیلی را خلیفه کان توی ** کز تو مجنون شد پریشان و غوی‌‌
  • Halife, Leylâ’ya dedi ki: ”Sen o musun ki Mecnun, senin aşkından perişan oldu ve kendini kaybetti.
  • از دگر خوبان تو افزون نیستی ** گفت خامش چون تو مجنون نیستی‌‌
  • Sen başka güzellerden güzel değilsin. ” Leyla, “Sus, çünkü sen Mecnun değilsin” diye cevap verdi.
  • هر که بیدار است او در خواب‌‌تر ** هست بیداریش از خوابش بتر
  • Uyanık olan daha ziyade uykudadır. Onun uyanıklığı uykusundan beterdir.
  • چون به حق بیدار نبود جان ما ** هست بیداری چو در بندان ما 410
  • Canımız Hak ile uyanık olmazsa uyanıklık, bizim için iki dağ arasındaki boğaz ve geçit gibidir.
  • جان همه روز از لگدکوب خیال ** وز زیان و سود وز خوف زوال‌‌
  • Canın; her gün hayalin tekmesini yemeden, ziyandan, faydadan, elden çıkarma, kaybetme korkusundan.
  • نی صفا می‌‌ماندش نی لطف و فر ** نی به سوی آسمان راه سفر
  • Ne temizliği kalır, letafeti, ne kuvveti, ne de göklere çıkacak yolu!
  • خفته آن باشد که او از هر خیال ** دارد اومید و کند با او مقال‌‌
  • Uyumuş ona derler ki o, her hayalden ümitlenir, onunla konuşur;
  • دیو را چون حور بیند او به خواب ** پس ز شهوت ریزد او با دیو آب‌‌
  • Uykuda Şeytan’ı Hûri gibi görür, sonra şehvetle Şeytan’a erlik suyu döker.
  • چون که تخم نسل را در شوره ریختا ** و به خویش آمد خیال از وی گریخت‌‌ 415
  • Nesil tohumunu çorağa dökünce uyanır, kendine gelir, hayalde ondan kaçar.
  • ضعف سر بیند از آن و تن پلید ** آه از آن نقش پدید ناپدید
  • O rüyadan elde ettiği baş ağrısı, sersemlik beden pisliğidir. Ah, o zahirde görünen, hakikatte görünmeyen, aslı olmayan hayalden!