English    Türkçe    فارسی   

1
548-557

  • از سبب سوزیش من سودایی‌‌ام ** در خیالاتش چو سوفسطایی‌‌ام‌‌
  • Onun sebep yakıcılığına hayranım. Onun hayallerinde Sofestâî gibiyim!
  • مکر دیگر انگیختن وزیر در اضلال قوم
  • Hıristiyanları azdırmak hususunda vezirin başka bir hile kurması
  • مکر دیگر آن وزیر از خود ببست ** وعظ را بگذاشت و در خلوت نشست‌‌
  • O vezir kendince başka bir hile kurdu. Vaiz ve nasihati bırakıp halvete girdi.
  • در مریدان در فکند از شوق سوز ** بود در خلوت چهل پنجاه روز 550
  • Müritleri yakıp yandırdı. Tam kırk, elli gün halvette kaldı.
  • خلق دیوانه شدند از شوق او ** از فراق حال و قال و ذوق او
  • Halk onun iştiyakından, hal ve tavrı ile sözünden, sohbetinden uzak düştükleri için deli oldular.
  • لابه و زاری همی‌‌کردند و او ** از ریاضت گشته در خلوت دو تو
  • Onlar yalvarıp sızlanıyorlardı, vezir ise halvette riyazetten iki büklüm olmuştu.
  • گفته ایشان نیست ما را بی‌‌تو نور ** بی‌‌عصا کش چون بود احوال کور
  • Hepsi birden ”Biz sensiz kötü bir hale düştük, karışıklık içindeyiz. Değneğini yeden birisi olmadıkça körün ahvali ne olur?
  • از سر اکرام و از بهر خدا ** بیش از این ما را مدار از خود جدا
  • İnayet et. Allah için olsun, bundan ziyade bizi kendinden ayırma!
  • ما چو طفلانیم و ما را دایه تو ** بر سر ما گستران آن سایه تو 555
  • Bizler çocuk gibiyiz, sen bize dadısın; sen bizim üzerimize o gölgeyi döşe” demişlerdi.
  • گفت جانم از محبان دور نیست ** لیک بیرون آمدن دستور نیست‌‌
  • Vezir dedi ki: “Ruhum dostlardan uzak değildir. Fakat dışarı çıkmaya izin yok.”
  • آن امیران در شفاعت آمدند ** و آن مریدان در شناعت آمدند
  • Emirler rica ve şefaate, müritler dil uzatmaya başladılar: