English    Türkçe    فارسی   

1
920-929

  • صد هزاران طفل کشت آن کینه کش ** و آن که او می‌‌جست اندر خانه‌‌اش‌‌ 920
  • O kin güdücü, yüz binlerce çocuk öldürdü; aradığıysa evinin içindeydi.
  • دیده‌‌ی ما چون بسی علت در اوست ** رو فنا کن دید خود در دید دوست‌‌
  • Mademki bizim gözümüzde birçok illet var; yürü, kendi görüşünü dostun görüşünde yok et!
  • دید ما را دید او نعم العوض ** یابی اندر دید او کل غرض‌‌
  • Bizim görüşümüze bedel onun görüşü, ne güzel bir karşılıktır. Bütün maksatları onun görüşünde bulursun.
  • طفل تا گیرا و تا پویا نبود ** مرکبش جز گردن بابا نبود
  • Çocuk; tutucu, koşucu değilken ancak babasının omzuna biner.
  • چون فضولی گشت و دست و پا نمود ** در عنا افتاد و در کور و کبود
  • Fakat kuvvetlenip küstahlaşınca, elini, ayağını şuraya, buraya salmağa başlayınca hemen zahmet ve ıstıraba düşer.
  • جانهای خلق پیش از دست و پا ** می‌‌پریدند از وفا اندر صفا 925
  • Halkın canlar; el ayak sahibi olmazdan, beden kaydına düşmezden evvel vefadan sefaya uçuyordu.
  • چون به امر اهبطوا بندی شدند ** حبس خشم و حرص و خرسندی شدند
  • Vakta ki “İniniz” emriyle hapsolundular, hiddet, hırs, kanaat ve zaruret kayıtlarına düştüler.
  • ما عیال حضرتیم و شیر خواه ** گفت الخلق عیال للإله‌‌
  • Biz Hakk’ın ayali ve süt isteyen yavrularıyız. (Peygamber) “Halk Tanrı ayalidir” dedi.
  • آن که او از آسمان باران دهد ** هم تواند کاو ز رحمت نان دهد
  • Gökten yağmur veren, rahmetiyle can vermeye kadirdir” dediler.
  • باز ترجیح‌‌نهادن شیر جهد را بر توکل‌‌
  • Aslanın yine çalışmayı tevekküle tercih etmesi
  • گفت شیر آری ولی رب العباد ** نردبانی پیش پای ما نهاد
  • Aslan dedi ki: “Evet ama kulların Tanrısı bizim ayağımızın önüne bir merdiven koydu.