English    Türkçe    فارسی   

2
1035-1044

  • خانه‏ها و قصرها و شهرها ** کوهها و دشتها و نهرها 1035
  • Evlerin, köşklerin, şehirlerin, dağların, sahraların, nehirlerin hep onda meydana geldiğini,
  • هم زمین و بحر و هم مهر و فلک ** زنده از وی همچو کز دریا سمک‏
  • Denizdeki balığın denizin vücuduyla yaşadığı gibi yerin de, denizin de, güneşin de, göğün de fikirle diri bulunduğunu mademki görmektesin.
  • پس چرا از ابلهی پیش تو کور ** تن سلیمان است و اندیشه چو مور
  • Neden kör gibisin, neden ahmaklık ediyorsun, neden sence ten Süleyman gibi oluyor da fikir karınca gibi?
  • می‏نماید پیش چشمت که بزرگ ** هست اندیشه چو موش و کوه گرگ‏
  • Gözüne dağ, büyük görünüyor da fikri fare gibi küçük, dağı kurt gibi büyük sanıyorsun.
  • عالم اندر چشم تو هول و عظیم ** ز ابر و رعد و چرخ داری لرز و بیم‏
  • Âlem, gözünde pek korkunç, pek büyük görünmekte… Buluttan, gökten, gök gürlemesinden ürküp korkuyor, tir, tir titriyorsun.
  • وز جهان فکرتی ای کم ز خر ** ایمن و غافل چو سنگ بی‏خبر 1040
  • Hâlbuki ey eşekten aşağı kişi, fikir âleminden emin ve gafilsin, bir taş gibi o, cihandan haberin yok!
  • ز انکه نقشی وز خرد بی‏بهره‏ای ** آدمی خو نیستی خر کره‏ای‏
  • Çünkü suretten ibaretsin, akıldan nasibin yok. İnsan huylu değilsin, bir eşek sıpasısın!
  • سایه را تو شخص می‏بینی ز جهل ** شخص از آن شد نزد تو بازی و سهل‏
  • Bilgisizlikten gölgeyi adam görüyorsun da insan o yüzden sence bir oyuncaktan ibaret, değersiz bir şey.
  • باش تا روزی که آن فکر و خیال ** بر گشاید بی‏حجابی پر و بال‏
  • O fikir, o hayal örtüsüz bir surette kol kanat açıncaya kadar dur.
  • کوهها بینی شده چون پشم نرم ** نیست گشته این زمین سرد و گرم‏
  • O zaman dağları yumuşak pamuk gibi görürsün, bir de bakarsın ki bu soğuk, sıcak yeryüzü yok oluvermiş!