English    Türkçe    فارسی   

2
1327-1336

  • این صدا در کوه دلها بانگ کی ست ** گه پرست از بانگ این که گه تهی است‏
  • Gönül dağlarındaki bu ses kimin? Bu dağ, gâh sesle dopdolu, gâh bomboş ve sessiz.
  • هر کجا هست او حکیم است اوستاد ** بانگ او زین کوه دل خالی مباد
  • Ev sahibi, nerde olursa olsun hâkim ve üstatdır, yaptığı iş yerli yerindedir. Bu gönül dağı, onun sesinden hâli kalmasın!
  • هست که کاوا مثنا می‏کند ** هست که کآواز صد تا می‏کند
  • Dağ vardır, sesi iki misli aksettirir… Dağ vardır, yüz misli.
  • می‏زهاند کوه از آن آواز و قال ** صد هزاران چشمه‏ی آب زلال‏ 1330
  • Dağ; o sesten, o sözden yüz binlerce halis ve sâf kaynaklar sızdırır.
  • چون ز کوه آن لطف بیرون می‏شود ** آبها در چشمه‏ها خون می‏شود
  • Fakat dağdan o lütuf kesildi mi sular, kaynaklarında kan kesilir.
  • ز آن شهنشاه همایون نعل بود ** که سراسر طور سینا لعل بود
  • O kadehi kutlu padişahlar padişahı yüzünden Tûr dağı lâl haline geldi.
  • جان پذیرفت و خرد اجزای کوه ** ما کم از سنگیم آخر ای گروه‏
  • Dağın cüzileri canlandı, akıllandı. Ey halk biz bir taştan da aşağı mıyız ki?
  • نه ز جان یک چشمه جوشان می‏شود ** نه بدن از سبز پوشان می‏شود
  • Ne candan bir çeşme coşmakta, ne beden yeşiller giymiş ruhanilere katılmakta…
  • نه صدای بانگ مشتاقی در او ** نه صفای جرعه‏ی ساقی در او 1335
  • Onda ne bir iştiyak sahibinin sesi var, ne sâkinin bir yudum şarabının neşesi!
  • کو حمیت تا ز تیشه و ز کلند ** این چنین که را بکلی بر کنند
  • Nerde hamiyet ki böyle bir dağı; keserle, çapayla, neyle olursa kökünden yıksın.