English    Türkçe    فارسی   

2
143-152

  • مر مرا آموز تا احسان کنم ** استخوانها را بد آن با جان کنم‏
  • Bana da mutlaka öğret de bir iyilikte bulunayım, o adı okuyup kemiklere can vereyim” dedi.
  • گفت خامش کن که آن کار تو نیست ** لایق انفاس و گفتار تو نیست‏
  • İsa dedi ki: ”Sus! Bu senin işin değil. Senin nefeslerinin, senin sözünün harcı değil!
  • کان نفس خواهد ز باران پاک‏تر ** وز فرشته در روش دراک‏تر 145
  • Nefesin yağmurlardan daha arı, duru olması, o nefes sahiplerinin meleklerden daha idrakli bulunması lâzımdır.
  • عمرها بایست تا دم پاک شد ** تا امین مخزن افلاک شد
  • Âdem, ömürlerce yandı, yakıldı da arındı; felekler hazinesine emin oldu.
  • خود گرفتی این عصا در دست راست ** دست را دستان موسی از کجاست‏
  • Sen de sağ eline bir sopa aldın ama senin elin nerede, Musa’nın eli nerede,”
  • گفت اگر من نیستم اسرار خوان ** هم تو بر خوان نام را بر استخوان‏
  • O ahmak, ”Benim sırlara kabiliyetim yoksa o adı bu kemiklere sen oku!” dedi.
  • گفت عیسی یا رب این اسرار چیست ** میل این ابله در این بیگار چیست‏
  • İsa dedi ki: “Yarabbi, bunlar ne sırlardır? Bu ahmağın bu mücadeleye girişmesi nedendir?
  • چون غم خود نیست این بیمار را ** چون غم جان نیست این مردار را 150
  • Bu hasta, nasıl oluyor da kendi derdiyle uğraşmıyor? Bu murdar herif neye kendi canının derdine düşmüyor?
  • مرده‏ی خود را رها کرده ست او ** مرده‏ی بیگانه را جوید رفو
  • Kendi ölüsünü bıraktı da yabancı ölüyü diriltmeye kalkıştı!”
  • گفت حق ادبارگر ادبار جوست ** خار روییده جزای کشت اوست‏
  • Allah, ”Gerilemede gerilemeyi arar. Diken eken ancak yeşermiş taze diken elde edebilir.