English    Türkçe    فارسی   

2
1509-1518

  • چون که چیزی فوت خواهد شد در آب ** ترک کمتر گوی و بهتر را بیاب‏
  • Senin de mademki suya bir şeyin düşecek, mahvolacak. En aşağı şeyi terk et de daha iyisini bul.
  • ظاهر شدن فضل و زیرکی لقمان پیش امتحان کنندگان
  • İmtihan edenlerce, Lokman’ın fazilet veferasetinin meydana çıkması
  • هر طعامی کاوریدندی به وی ** کس سوی لقمان فرستادی ز پی‏ 1510
  • Lokman’ın efendisi, kendisine yemek getirdiler mi, Lokman’a adam gönderip çağırtır,
  • تا که لقمان دست سوی آن برد ** قاصدا تا خواجه پس خوردش خورد
  • Önce o yemeğe Lokman el sunar, efendisi de ondan sonra yerdi.
  • سور او خوردی و شور انگیختی ** هر طعامی کاو نخوردی ریختی‏
  • Bu suretle onun artığını afiyetle yer, bundan zevk alır, onun yemediğini ise dökerdi.
  • ور بخوردی بی‏دل و بی‏اشتها ** این بود پیوندی بی‏انتها
  • Hatta yese bile gönülsüz, iştahsız yerdi. İşte asıl sonsuz dirlik, birlik budur.
  • خربزه آورده بودند ارمغان ** گفت رو فرزند لقمان را بخوان‏
  • Bir gün Lokman’ın efendisine hediye olarak bir karpuz getirdiler. Hizmetçiye “ Git, oğlum Lokman’ı çağır” dedi.
  • چون برید و داد او را یک برین ** همچو شکر خوردش و چون انگبین‏ 1515
  • Lokman gelince, efendisi, karpuzu kesip ona bir dilim verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi.
  • از خوشی که خورد داد او را دوم ** تا رسید آن گرچها تا هفدهم‏
  • Hem de öyle lezzetle yedi ki Lokman’ın efendisi, ikinci dilimi de kesip sundu. Böyle, böyle karpuzu tekmil yedi;
  • ماند گرچی گفت این را من خورم ** تا چه شیرین خربزه ست این بنگرم‏
  • Yalnız bir dilim kaldı. Efendisi “ Bunu da ben yiyeyim; bir göreyim, bakayım, nasıl şey, herhalde tatlı bir karpuz” dedi.
  • او چنین خوش می‏خورد کز ذوق او ** طبعها شد مشتهی و لقمه جو
  • Çünkü Lokman, öyle lezzetle, öyle zevkle, öyle iştahlı, iştahlı yiyordu ki görenlerin de iştahı geliyordu.