English    Türkçe    فارسی   

2
1798-1807

  • با نماز او بیالوده ست خون ** ذکر تو آلوده‏ی تشبیه و چون‏
  • Onun namazına nasıl kan bulaşmışsa senin Allah’ı anışına da benzetiş ve zannediş bulaşmış!
  • خون پلید است و به آبی می‏رود ** لیک باطن را نجاستها بود
  • Kan pistir ama bir parçacık su ile temizlenir. Fakat içte öyle pislikler vardır ki,
  • کان به غیر آب لطف کردگار ** کم نگردد از درون مرد کار 1800
  • Allah’ın lütuf suyundan gayrı bir şeyle arınmaz, ibadet eden kişinin gönlünden eksilmez.
  • در سجودت کاش رو گردانی‏ای ** معنی سبحان ربی دانی‏ای‏
  • Keşke secdende kıbleden yüzünü çevirmiş olaydın da tek “ Sübhane rabbiyel A’lâ”nın manasına ereydin!
  • کای سجودم چون وجودم ناسزا ** مر بدی را تو نکویی ده جزا
  • “Allah’ım secdem de varlığın gibi sana lâyık değil. Sen, kötülüğe iyilikle mukabele et” diyeydin.
  • این زمین از حلم حق دارد اثر ** تا نجاست برد و گلها داد بر
  • Bu yeryüzünde Hakk’ın hikmetinden eser vardır. Ondan dolayı pislikleri giderir, çiçekleri bitirir.
  • تا بپوشد او پلیدیهای ما ** در عوض بر روید از وی غنچه‏ها
  • Bizim pisliklerimizi örter, karşılığın da ondan koncalar biter.
  • پس چو کافر دید کاو در داد و جود ** کمتر و بی‏مایه تر از خاک بود 1805
  • Kâfir vergide, cömertlikte topraktan daha aşağı, daha verimsiz olduğunu görüp,
  • از وجود او گل و میوه نرست ** جز فساد جمله پاکیها نجست‏
  • Varlığından çiçek ve meyve bitmediğini, hatta bütün temizlikleri bozup pislemekten başka bir şey yapmadığını anlar da
  • گفت واپس رفته‏ام من در ذهاب ** حسرتا یا لیتنی کنت تراب‏
  • “ Ben aykırı anlamış, yanılmışım, yazık, keşke toprak olsaydım;