English    Türkçe    فارسی   

2
2641-2650

  • لطف سابق را نظاره می‏کنم ** هر چه آن حادث دو پاره می‏کنم‏
  • Ben ezeli lütfa bakar, sonradan meydana geleni yırtar, iki parça ederim.
  • ترک سجده از حسد گیرم که بود ** آن حسد از عشق خیزد نز جحود
  • Tutalım, Âdem’e secde etmemem hasettendi. Ama o haset de aşktan meydana geldi; inattan, inkârdan değil.
  • هر حسد از دوستی خیزد یقین ** که شود با دوست غیری همنشین‏
  • Her haset, şüphesiz dostluktan meydana gelir. Sevgiliyle başkaları bir arada oturunca haset baş gösterir.
  • هست شرط دوستی غیرت پزی ** همچو شرط عطسه گفتن دیر زی‏
  • Aksırana “Çok yaşa “ demek dostluktan olduğu gibi, kıskançlık da dostluğun şartıdır.
  • چون که بر نطعش جز این بازی نبود ** گفت بازی کن چه دانم در فزود 2645
  • Onun oyununda bundan başka bir oyun yoktu ki? Oyna dedi, ben ne bilirim ki ona katayım?
  • آن یکی بازی که بد من باختم ** خویشتن را در بلا انداختم‏
  • Bir tek oyunum vardı, oynadım, kendimi kaldırıp belâya attım.
  • در بلا هم می‏چشم لذات او ** مات اویم مات اویم مات او
  • Belâda da onun lezzetlerini tatmak istedim, ona mat oldum, ona mat oldum, ona mat oldum!
  • چون رهاند خویشتن را ای سره ** هیچ کس در شش جهت از شش دره‏
  • Ey ulu kişi, bu altı cihetli âlemde kim, kendisini altı duygu kapısından kurtarabilir ki?
  • جزو شش از کل شش چون وارهد ** خاصه که بی‏چون مر او را کژ نهد
  • Altının cüz’ü, nasıl olurda küllünden kurtulur? Hele keyfiyetsiz Tanrı onu eğri yaratmışsa!
  • هر که در شش او درون آتش است ** اوش برهاند که خلاق شش است‏ 2650
  • Bu altı cihet içinde ateşe dalmış kişiyi ancak altı ciheti yaratan Tanrı kurtarabilir.