English    Türkçe    فارسی   

2
2722-2731

  • چون که در سبزه ببینی دنبه را ** دام باشد این ندانی تو چرا
  • Yeşillikte bir kuyruk gördün mü o tuzaktır, bunu niye bilmiyorsun?
  • ز آن ندانی کت ز دانش دور کرد ** میل دنبه چشم و عقلت کور کرد
  • Bilmiyorsun, çünkü kuyruğa meylin seni bilgiden uzaklaştırdı, gözünü, aklını kör etti.
  • حبک الأشیاء یعمیک یصم ** نفسک السودا جنت لا تختصم‏
  • Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder; düşmanlığa kalkışma, bu cinayeti, kara nefsin işledi.
  • تو گنه بر من منه کژ مژ مبین ** من ز بد بیزارم و از حرص و کین‏ 2725
  • Bana suç bulma, aykırı görme. Ben, kötülükten de bizarım, hırstan da, kinden de!
  • من بدی کردم پشیمانم هنوز ** انتظارم تا شبم آید به روز
  • Bir kere kötülük ettim, hâlâ pişmanım; gecem gündüz olsun diye bekleyip duruyorum.
  • متهم گشتم میان خلق من ** فعل خود بر من نهد هر مرد و زن‏
  • Halk arasında müttehim oldum, herkes, kadın olsun erkek olsun kendi işini bana isnat ediyor.
  • گرگ بی‏چاره اگر چه گرسنه است ** متهم باشد که او در طنطنه است‏
  • Zavallı kurt, aç bile olsa uyduruyor diye itham edilir.
  • از ضعیفی چون نتاند راه رفت ** خلق گوید تخمه است از لوت زفت‏
  • Zayıflıktan yol yürümeye kudreti olmasa bile çok yemeden imtilâ olmuştur derler” dedi.
  • باز الحاح کردن معاویه ابلیس را
  • Muaviye’nin tekrar İblis’e ısrarı
  • گفت غیر راستی نرهاندت ** داد سوی راستی می‏خواندت‏ 2730
  • Muaviye dedi ki: “Seni doğruluktan başka bir şey kurtaramaz. Adalet, seni doğruluğa davet etmekte.
  • راست گو تا وارهی از چنگ من ** مکر ننشاند غبار جنگ من‏
  • Doğru söyle de elimden kurtul. Hile, savaşımın tozunu yatıştıramaz.”