English    Türkçe    فارسی   

2
303-312

  • آلت زرگر به دست کفشگر ** همچو دانه‏ی کشت کرده ریگ در
  • Kuyumcunun aleti, kunduracının elinde kuma ekilmiş tohuma döner.
  • و آلت اسکاف پیش برزگر ** پیش سگ کاه استخوان در پیش خر
  • Çiftçinin yanında kunduracının aleti, köpeğin, önünde saman, eşeğin önünde kemik gibidir.
  • بود انا الحق در لب منصور نور ** بود انا الله در لب فرعون زور 305
  • “Enel Hakk” sözü, Mansur’un ağzında nurdu. “Enallah” sözü, Firavunun ağzında yalan!
  • شد عصا اندر کف موسی گوا ** شد عصا اندر کف ساحر هبا
  • Sopa, Musa’nın elinde doğruluğuna şahit oldu, sihirbazın elindeyse bir şeye yaramadı.
  • زین سبب عیسی بدان همراه خود ** در نیاموزید آن اسم صمد
  • İsa, bu yüzden yoldaşına Tek Allah’ın o yüce adını belletmedi.
  • کاو نداند نقص بر آلت نهد ** سنگ بر گل زن تو آتش کی جهد
  • Çünkü bilmez de alete noksan bulur. Taşı, toprağa vur. Hiç ateş çıkar mı?
  • دست و آلت همچو سنگ و آهن است ** جفت باید جفت شرط زادن است‏
  • Elle alet taşla demire benzer. Çift olması gerek ki ateş çıksın.
  • آن که بی‏جفت است و بی‏آلت یکی است ** در عدد شک است و آن یک بی‏شکی است‏ 310
  • Çifti olmayan, aleti bulunmayan Tek Allah’tır. Sayıda şüphe olabilir, Fakat Allah da şüphe yoktur.
  • آن که دو گفت و سه گفت و بیش ازین ** متفق باشند در واحد یقین‏
  • İki diyenler, üç diyenler daha fazla diyenler, bir olduğunda mutlaka ittifak ederler.
  • احولی چون دفع شد یکسان شوند ** دو سه گویان هم یکی گویان شوند
  • Şaşılık gidince hepsi birleşir; iki, üç diyenler de bir derler.