English    Türkçe    فارسی   

2
3147-3156

  • صبر چون پول صراط آن سو بهشت ** هست با هر خوب یک لالای زشت‏
  • Sabır, sırat köprüsüne benzer, cennet se öbür tarafta. Her güzelin bir çirkin lalası vardır.
  • تا ز لالا می‏گریزی وصل نیست ** ز انکه لالا را ز شاهد فصل نیست‏
  • Laladan çekinirsen vuslata imkân yok. Çünkü lala, gözlerden ayrılmaz.
  • تو چه دانی ذوق صبر ای شیشه دل ** خاصه صبر از بهر آن نقش چگل‏
  • Ey azıcık bir şeyden kırılan sırça gönüllü, sen sabrın zevkini ne bilirsin? Hele o Çikil güzeline ulaşmak için çekilen sabrın lezzetini!
  • مرد را ذوق غزا و کر و فر ** مر مخنث را بود ذوق‏از ذکر 3150
  • Savaş zevki, kudret ve kuvvetli ere göredir, karı tabiatlı adamsa ancak zekerden zevk alır.
  • جز ذکر نه دین او و ذکر او ** سوی اسفل برد او را فکر او
  • Zekerden başka ne dini vardır, ne zikri; o düşünce, o adamı ta aşağılık yere kadar çekip götürür.
  • گر بر آید بر فلک از وی مترس ** کاو بعشق سفل آموزید درس‏
  • Gökyüzüne bile çıksa korkma ondan. Çünkü o, ancak aşağılık aşkıyla ders öğrenmiştir.
  • او بسوی سفل می‏راند فرس ** گر چه سوی علو جنباند جرس‏
  • Çanı yukarılarda çalınsa, Çan sesi yukarılardan gelse bile atını aşağıya doğru sürüp durur.!
  • از علمهای گدایان ترس چیست ** کان علمها لقمه‏ی نان را رهی است‏
  • Yoksulların âlemlerinden korkulur mu? O âlemler lokma elde etmek için bir yoldur.
  • ترسیدن کودک از آن شخص صاحب جثه و گفتن آن شخص که ای کودک مترس که من نامردم‏
  • Oğlanın iriyarı adamdan korkması, Adamın ”Korkma çocuğum, ben er değilim” demesi
  • کنگ زفتی کودکی را یافت فرد ** زرد شد کودک ز بیم قصد مرد 3155
  • Bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. Bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı.
  • گفت ایمن باش ای زیبای من ** که تو خواهی بود بر بالای من‏
  • Adam dedi ki “ Güzelim, emin ol, sen benim üstüme bineceksin.