English    Türkçe    فارسی   

2
3279-3288

  • پس کمند هستها حاجت بود ** قدر حاجت مرد را آلت دهد
  • Şu halde varlıkların kemendi, (yoklukları çekip varlık âlemine getiren) ihtiyaçtır. Allah’ın ihsanı, ihtiyaç miktarınca zahir olur.
  • پس بیفزا حاجت ای محتاج زود ** تا بجوشد در کرم دریای جود 3280
  • Yürü, çabuk ihtiyacını arttırır da Allah’ın kereminden cömertlik denizi coşsun.
  • این گدایان بر ره و هر مبتلا ** حاجت خود می‏نماید خلق را
  • Şu yol üstünde dilenen, şu dilenciliğe düşmüş olan yoksullar, halka ihtiyaçlarını arz ederler.
  • کوری و شلی و بیماری و درد ** تا از این حاجت بجنبد رحم مرد
  • Kör, sakat, hasta, illetli olduklarını gösterir, bu suretle halkın merhametini coşturmak isterler.
  • هیچ گوید نان دهید ای مردمان ** که مرا مال است و انبار است و خوان‏
  • “Ey halk, ekmek verin. Benim de ambarım var, benim de malım, benim de sofram var” derler mi hiç?
  • چشم ننهاده‏ست حق در کور موش ** ز انکه حاجت نیست چشمش بهر نوش‏
  • Köstebeğin yemek içmek için göze ihtiyacı yoktur. Onun için Allah onu gözsüz yarattı.
  • می‏تواند زیست بی‏چشم و بصر ** فارغ است از چشم او در خاک تر 3285
  • Köstebek, gözsüz de pekâlâ yaşayabilir. Ter-ü taze toprakta göze ne ihtiyacı var?
  • جز به دزدی او برون ناید ز خاک ** تا کند خالق از آن دزدیش پاک‏
  • Zaten ancak hırsızlık etmek için topraktan çıkar, başka bir iş için değil, Allah, onu bu hırsızlıktan arıtsa,
  • بعد از آن پر یابد و مرغی شود ** چون ملایک جانب گردون رود
  • O da kanatlanır, kuş olur; melekler gibi göklere uçup gider.
  • هر زمان در گلشن شکر خدا ** او بر آرد همچو بلبل صد نوا
  • Allah’ın gül bahçesinde her an bülbül gibi yüzlerce nağme çıkarır.