English    Türkçe    فارسی   

2
3397-3406

  • دانه‏ی بی‏مغز کی گردد نهال ** صورت بی‏جان نباشد جز خیال‏
  • İçsiz tohum, fidan olur mu? Cansız surette hayalden başka bir şey değil.
  • بقیه‏ی قصه‏ی طعنه زدن آن مرد بیگانه در شیخ‏
  • O hale âşina olamayan müridin şeyhi kınaması hikâyesinin sonu
  • آن خبیث از شیخ می‏لایید ژاژ ** کژنگر باشد همیشه عقل کاژ
  • O habis, şeyh hakkında hezeyanlarda bulunmaktaydı. Eğri bakan kişinin gözü daima eğri ve aykırı görür.
  • که منش دیدم میان مجلسی ** او ز تقوی عاری است و مفلسی‏
  • “Ben, onu bir mecliste gördüm, takvası yok, bir müflisten ibaret.
  • ور که باور نیستت خیز امشبان ** تا ببینی فسق شیخت را عیان‏ 3400
  • İnanmıyorsan bu gece kalk da şeyhinin fıskını apaçık gör” dedi.
  • شب ببردش بر سر یک روزنی ** گفت بنگر فسق و عشرت کردنی‏
  • Geceleyin o adamı bir pencere başına götürdü, dedi ki: “Fasikliğe bak, işreti gör”
  • بنگر آن سالوس روز و فسق شب ** روز همچون مصطفی شب بو لهب‏
  • Gündüzün riyasiyle gecenin fıskını seyret. Gündüz Mustafa gibi, gece Ebuleheb gibi!
  • روز عبد الله او را گشته نام ** شب نعوذ بالله و در دست جام‏
  • Gündüz adı Abdullah, gece elinde kadeh, nezübillâh!”
  • دید شیشه در کف آن پیر پر ** گفت شیخا مر ترا هم هست غر
  • Pîrin elinde dolu bir kadeh vardı. Mürit bunu görünce “ Şeyhim, sen de mi aldatıcısın?
  • تو نمی‏گفتی که در جام شراب ** دیو می‏میزد شتابان ناشتاب‏ 3405
  • Sen, “Şeytan, şarap kadehine hemencecik işeyiverir” demez miydin?” dedi.
  • گفت جامم را چنان پر کرده‏اند ** کاندر او اندر نگنجد یک سپند
  • Şeyh dedi ki: “Benim kadehimi öyle doldurdular ki içine tek bir üzerlik tohumu bile sığmaz.