English    Türkçe    فارسی   

2
3468-3477

  • که مرا از خوی من بر می‏کند ** خویش را بر من چو سرور می‏کند
  • Beni huyumdan çevirecek, şakirt haline sokacak, kendisine tâbi kılacak dersin.
  • چون نباشد خوی بد سرکش در او ** کی فروزد آن خلاف آتش در او
  • Böyle adamın kötü huyu serkeş olmasa, o huya aykırı şeylere niye ateşlenir, kızar;
  • با مخالف او مدارایی کند ** در دل او خویش را جایی کند 3470
  • Yahut muhalife müdana eder, onun gönlünde bir yer kazanır?
  • ز انکه خوی بد بگشته ست استوار ** مور شهوت شد ز عادت همچو مار
  • Çünkü kötü huyu adamakıllı kuvvetlenmiştir. Karınca gibi olan şehvetti, itiyat yüzünden adeta ejderha kesilmiştir.
  • مار شهوت را بکش در ابتدا ** ور نه اینک گشت مارت اژدها
  • Şehvet yılanını önceden öldür. Yoksa hemencecik ejderhalaşır.
  • لیک هر کس مور بیند مار خویش ** تو ز صاحب دل کن استفسار خویش‏
  • Fakat herkes, yılanını karınca görür. Sen kendini bir gönül sahibine sor!
  • تا نشد زر مس نداند من مسم ** تا نشد شه دل نداند مفلسم‏
  • Bakır, altın olmadıkça bakırlığını; gönül padişah olmadıkça müflisliğini bilmez.
  • خدمت اکسیر کن مس‏وار تو ** جور می‏کش ای دل از دل دار تو 3475
  • Bakır gibi sen de iksire hizmet et. Gönül, dildarın cevrini çek.
  • کیست دل دار اهل دل نیکو بدان ** که چو روز و شب جهانند از جهان‏
  • Dildar kimdir? İyice bil. Dildar ehli dildir. Çünkü ehli dil olan, gece ve gündüz gibi cihandan kaçıp durmakta, âlemde eğleşmemektedir.
  • عیب کم گو بنده‏ی الله را ** متهم کم کن به دزدی شاه را
  • Allah kulunun ayıbını az söyle, padişahı hırsızlıkla az kına.
  • کرامات آن درویش که در کشتی متهمش کردند
  • Gemide bir dervişi hırsızlıkla töhmet altına almaları