English    Türkçe    فارسی   

3
142-151

  • هین مبادا که طمع رهتان زند ** طمع برگ از بیخهاتان بر کند
  • Kendinize gelin, sakın tamah yolunuzu vurmasın. Tamah, yapraklarınızı ta kökünden söker, çıkarır.”
  • این بگفت و خیربادی کرد و رفت ** گشت قحط و جوعشان در راه زفت
  • Bunları söyleyip “Haydi, hayra karşı” diyerek onları uğurladı, selâmetledi, gitti. Onlar, yolda kıtlığa düştüler, susuzlukları artıkça arttı.
  • ناگهان دیدند سوی جاده‌ای ** پور پیلی فربهی نو زاده‌ای
  • Ansızın yolda yeni doğmuş güzel bir fil yavrusu gördüler.
  • اندر افتادند چون گرگان مست ** پاک خوردندش فرو شستند دست 145
  • Sarhoş kurtlar gibi başına üşüştüler. Onu tertemiz yiyip bu işten ellerini yıkadılar.
  • آن یکی همره نخورد و پند داد ** که حدیث آن فقیرش بود یاد
  • Yoldaşlarından biri, onlara öğüt verdi, o adamın öğüdü hatırındaydı.
  • از کبابش مانع آمد آن سخن ** بخت نو بخشد ترا عقل کهن
  • Bu söz, adamın o fili kebap edip yemesine mâni oldu. Eski ve tecrübe görmüş akıl, sana yeni bir baht bağışlar.
  • پس بیفتادند و خفتند آن همه ** وان گرسنه چون شبان اندر رمه
  • Onlar fil yavrusunu yiyip yattılar, uyudular. O aç adamsa sürüyü bekleyen çoban gibi uyanıktı.
  • دید پیلی سهمناکی می‌رسید ** اولا آمد سوی حارس دوید
  • Birdenbire baktı ki kızgın bir fil çıkageldi. Önce o gözetleyene gelip çattı.
  • بوی می‌کرد آن دهانش را سه بار ** هیچ بویی زو نیامد ناگوار 150
  • Ağzını üç kere kokladı. Fakat ondan hiçbir kötü koku gelmedi.
  • چند باری گرد او گشت و برفت ** مر ورا نازرد آن شه‌پیل زفت
  • Birkaç kere etrafın da dönüp dolaşarak gitti. O iri fil, adama hiç dokunmadı.