English    Türkçe    فارسی   

3
1475-1484

  • با همه تمکین خدا روزی او ** کرده باشد بسته اندر جست و جو 1475
  • Bunca yücelikle beraber Allah, onun bile rızkını çalışmadan vermiyor. Rızıklanması çalışmasına bağlı.
  • بی زره‌بافی و رنجی روزیش ** می‌نیاید با همه پیروزیش
  • Bunca yüceliğine rağmen zırh yapmadıkça, zahmet çekmedikçe rızkı gelmiyor.
  • این چنین مخذول واپس مانده‌ای ** خانه کنده دون و گردون‌رانده‌ای
  • Hâlbuki sen böyle bayağı ve perişan bir halde kalmış, evinin bucağına kapanmış, felekzede olmuş gitmişsin.
  • این چنین مدبر همی خواهد که زود ** بی تجارت پر کند دامن ز سود
  • Hâlbuki bu adam bunca tersliği ile bunca adiliği ile beraber hemencecik, ticaretsiz eteğini kârla doldurmayı istemekte.
  • این چنین گیجی بیامد در میان ** که بر آیم بر فلک بی نردبان
  • Bu çeşit ahmak bir herif ortaya çıkmışta gökyüzüne merdivensiz çıkayım diyor.”
  • این همی‌گفتش بتسخر رو بگیر ** که رسیدت روزی و آمد بشیر 1480
  • Birisi alaya alıp “Haydi yürü, rızkın ulaştı, müjdeci geldi” demekte,
  • و آن همی خندید ما را هم بده ** زانچ یابی هدیه‌ای سالار ده
  • Öbürü gülüp “Sana gelenden bize de hediye ver” diye alay etmekteydi.
  • او ازین تشنیع مردم وین فسوس ** کم نمی‌کرد از دعا و چاپلوس
  • O ise halkın bu kınamasına, bu alayına hiç aldırış etmez duayı niyazı azaltmazdı bile.
  • تا که شد در شهر معروف و شهیر ** کو ز انبان تهی جوید پنیر
  • Böyle, böyle şehirde tanındı, boş ambardan peynir aramakta diye şöhret buldu.
  • شد مثل در خام‌طبعی آن گدا ** او ازین خواهش نمی‌آمد جدا
  • O yoksul ham tamahlılıkla darb-ı mesel oldu ama yine de bu istekten bu niyazdan ayrılmıyordu.
  • دویدن گاو در خانه‌ی آن دعا کننده بالحاح قال النبی صلی الله علیه وسلم ان الله یحب الملحین فی الدعا زیرا عین خواست از حق تعالی و الحاح خواهنده را به است از آنچ می‌خواهد آن را ازو
  • Bir öküzün, o ısrarla dua eden adamın evine koşup gelmesi, Peygamber aleyhisselâm “Şüphe yok, Allah duada ısrar edenleri sever” demiştir. Çünkü o istek ve isteyen kişinin isteğindeki ısrar yok mu? İstediği şeyden de daha iyidir, istediğine ulaşmasından da