English    Türkçe    فارسی   

3
1493-1502

  • بی تو نظم و قافیه شام و سحر ** زهره کی دارد که آید در نظر
  • Sen olmadıkça, senin inayetin lütfetmedikçe gece gündüz nazım ve kafiyenin ne değeri olabilir, bu çeşit meydana gelen şiire kim bakar ki?
  • نظم و تجنیس و قوافی ای علیم ** بنده‌ی امر توند از ترس و بیم
  • Ey bilgi sahibi padişah, nazım da, cinas da kafiye de korkudan senin emrine kuldur.
  • چون مسبح کرده‌ای هر چیز را ** ذات بی تمییز و با تمییز را 1495
  • Sen, her şeyi, seni tespih eder bir hale koymuşsun, akıl ve temyiz sahibi olanlar da seni tespih eder, akıl ve temyiz sahibi olmayanlar da.
  • هر یکی تسبیح بر نوعی دگر ** گوید و از حال آن این بی‌خبر
  • Her birinin başka çeşit bir tespihi var. Bunun halinden onun haberi bile yok!
  • آدمی منکر ز تسبیح جماد ** و آن جماد اندر عبادت اوستاد
  • İnsan, cansız şeylerin tespih etmesini inkâr eder ama cansız şeyler, ona kullukta üstattır.
  • بلک هفتاد و دو ملت هر یکی ** بی‌خبر از یکدگر واندر شکی
  • Hatta yetmiş iki milletin her biri öbürlerinin halinden bihaberdir… Hepsi de şüphe içinde kalmıştır.
  • چون دو ناطق را ز حال همدگر ** نیست آگه چون بود دیوار و در
  • Konuşan, söz söyleyen iki kişi bile birbirinin halinden haberdar olmazsa duvarla kapı, nasıl birbirini anlar, duyar?
  • چون من از تسبیح ناطق غافلم ** چون بداند سبحه‌ی صامت دلم 1500
  • Ben, söz söyleyen adamın bile tespihinden gafil olursam gönlüm, sessiz sedasız bir şeyin tespihini nasıl duyar?
  • هست سنی را یکی تسبیح خاص ** هست جبری را ضد آن در مناص
  • Sünni, Cebri’nin tespihinden bihaberdir. Cebri’ye de Sünni’nin tespihini eser etmez.
  • سنی از تسبیح جبری بی‌خبر ** جبری از تسبیح سنی بی اثر
  • Sünni’nin hususi bir tespihi vardır. Fakat Cebri’nin de bunun zıddı olan bir tespihi vardır ki, ona sığınır.