English    Türkçe    فارسی   

3
1841-1850

  • صبر کرد و بود چندی در حرج ** کشف شد کالصبر مفتاح الفرج
  • Sabretti, bir müddet gönlü sıkıldı, fakat nihayet meseleyi anladı. Çünkü sabır, genişliğin anahtarıdır.
  • صبرکردن لقمان چون دید کی داود حلقه‌ها می‌ساخت از سال کردن با این نیت کی صبر از سال موجب فرج باشد
  • Lokman’ın Davud aleyhisselâm’ı demir halkalar yaparken görüp merak etmesi, sabredersem elbette anlarım diye sormayıp sabretmesi
  • رفت لقمان سوی داود صفا ** دید کو می‌کرد ز آهن حلقه‌ها
  • Lokman, tertemiz Davud’un yanına gitmiş, onun demir halkalar yapmakta olduğunu görmüştü.
  • جمله را با همدگر در می‌فکند ** ز آهن پولاد آن شاه بلند
  • O yüce padişah demir halkalar yapıyor, halkaları birbirine takıyordu.
  • صنعت زراد او کم دیده بود ** درعجب می‌ماند وسواسش فزود
  • Lokman silah yapma sanatını pek görmemişti, şaşırıp kaldı, vesveseleri arttı.
  • کین چه شاید بود وا پرسم ازو ** که چه می‌سازی ز حلقه تو بتو 1845
  • Bu nedir acaba, şunu bir sorsam, bu kat kat halkalarla ne yapıyorsun desem, dedi.
  • باز با خود گفت صبر اولیترست ** صبر تا مقصود زوتر رهبرست
  • Sonra yine kendi kendisine dedi ki: “ Dur hele sabır daha iyi. Sabır, adamı maksadına çabucak ulaştırır.
  • چون نپرسی زودتر کشفت شود ** مرغ صبر از جمله پران‌تر بود
  • Sormazsam iş daha çabuk anlaşılır. Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar.
  • ور بپرسی دیرتر حاصل شود ** سهل از بی صبریت مشکل شود
  • Fakat sorarsam maksadı daha geç anlarım, kolaycacık anlayacağım şey, bu sorgumla güçleşir.
  • چونک لقمان تن بزد هم در زمان ** شد تمام از صنعت داود آن
  • Lokman, orada bir müddet sabredip durdu. Bu müddet içinde Davud da zırhı yapıp tamamladı.
  • پس زره سازید و در پوشید او ** پیش لقمان کریم صبرخو 1850
  • Kerem ve sabır sahibi Lokman’ın önünde bedenine geçirip giyindi.