English    Türkçe    فارسی   

3
1940-1949

  • قطع و وصل او نیاید در مقال ** چیز ناقص گفته شد بهر مثال 1940
  • O küllün kesilmesi, ulanması söze sığmaz ama misal için (zaruri olarak) nâkıs bir şey söylüyoruz.
  • بازگشتن به قصه‌ی دقوقی
  • Dekukî hikâyesine dönüş
  • مر علی را در مثالی شیر خواند ** شیر مثل او نباشد گرچه راند
  • Peygamber, Ali’ye de temsil yoluyla aslan demiştir. Aslan onun benzeri değildir ama misal bu… Böyle demiştir işte…
  • از مثال و مثل و فرق آن بران ** جانب قصه‌ی دقوقی ای جوان
  • Sen misalden, benzerden, aralarındaki farktan vazgeç de Dekukî hikâyesine gel civanım.
  • آنک در فتوی امام خلق بود ** گوی تقوی از فرشته می‌ربود
  • Dekukî, fetvada âdeta halkın imamıydı, takva topunu meleklerden bile çelmişti.
  • آنک اندر سیر مه را مات کرد ** هم ز دین‌داری او دین رشک خورد
  • Bir yerde durup dinlenmede gezip tozmada ayı bile mat etmişti. Dindarlıkta din bile ona haset ederdi.
  • با چنین تقوی و اوراد و قیام ** طالب خاصان حق بودی مدام 1945
  • Bu kadar takva ve ibadetle, bu derece evrada, zikre koyulmuş olmakla beraber yine de daima Allah haslarını arardı.
  • در سفر معظم مرادش آن بدی ** که دمی بر بنده‌ی خاصی زدی
  • Zaten seferden asıl maksadı da buydu, bir an olsun Allah hasına rastlayayım demekteydi.
  • این همی‌گفتی چو می‌رفتی براه ** کن قرین خاصگانم ای اله
  • Yola düştü mü, Yarabbi, beni haslarından birisine ulaştır, ona arkadaş et.
  • یا رب آنها راکه بشناسد دلم ** بنده و بسته‌میان ومجملم
  • Yarabbi, tanıdığım erlere gönlüm kuldur. Köledir.
  • و آنک نشناسم تو ای یزدان جان ** بر من محجوبشان کن مهربان
  • Canım Allah’ım, tanımadıklarımı da hicap içinde düşmüş kuluna merhametli kıl, derdi.