English    Türkçe    فارسی   

3
2173-2182

  • کز همه نومید گشتم ای خدا ** اول و آخر توی و منتها
  • Yarabbi, herkesten ümidim kesildi. Evvel de sensin, âhir de sen; senden başka önü, sonu olmayan yok, diye niyaza koyulur.
  • در نماز این خوش اشارتها ببین ** تا بدانی کین بخواهد شد یقین
  • Namazdaki bu hoş işaretleri gör de bunun eninde sonunda böyle olacağını bil!
  • بچه بیرون آر از بیضه نماز ** سر مزن چون مرغ بی تعظیم و ساز 2175
  • Namaz yumurtasından civcivi çıkara gör, yerden tane toplayan yolsuz yordamsız kuş gibi yere başvurup durma!
  • شنیدن دقوقی در میان نماز افغان آن کشتی کی غرق خواست شدن
  • Dekukî’nin namazdayken garkolmak üzere bulunan bir gemideki halkın feryadını duyması
  • آن دقوقی در امامت کرد ساز ** اندر آن ساحل در آمد در نماز
  • Dekukî, o kıyıda namaz kıldırmak üzere imam oldu, onlar da arkasında saf olup namaza durdular.
  • و آن جماعت در پی او در قیام ** اینت زیبا قوم و بگزیده امام
  • İşte güzelim bir cemaat, işte seçilmiş bir imam!
  • ناگهان چشمش سوی دریا فتاد ** چون شنید از سوی دریا داد داد
  • Namazdayken denizden “ İmdat!” seslerini duydu. Ansızın gözüne bir gemi ilişti.
  • در میان موج دید او کشتیی ** در قضا و در بلا و زشتیی
  • Gemi, dalgalar arasına düşmüş, belâlara uğramış, perişan bir hale gelmişti.
  • هم شب و هم ابر و هم موج عظیم ** این سه تاریکی و از غرقاب بیم 2180
  • Hem gece, hem bulutlu bir hava, hem de dalga. Bu üç karanlık bir yandan, batma korkusu bir yandan…
  • تند بادی همچو عزرائیل خاست ** موجها آشوفت اندر چپ و راست
  • Fırtına Azrail gibi saldırıyor, dalgalar sağdan soldan hücum edip duruyordu.
  • اهل کشتی از مهابت کاسته ** نعره وا ویلها برخاسته
  • Gemidekiler, korkudan canlarından olmuşlar gibi feryatlarını göklere çıkarıyorlardı.