English    Türkçe    فارسی   

3
2183-2192

  • دستها در نوحه بر سر می‌زدند ** کافر و ملحد همه مخلص شدند
  • Bağrışıp çağrışıyorlar, başlarını dövüyorlardı. Kâfir ve mülhit… Hepsi de imana gelmişti.
  • با خدا با صد تضرع آن زمان ** عهدها و نذرها کرده بجان
  • Yüzlerce niyazlarda bulunarak candan ahitler ediyorlar, adaklar adıyorlardı.
  • سر برهنه در سجود آنها که هیچ ** رویشان قبله ندید از پیچ پیچ 2185
  • Karmakarışık işlere dalmış, yüzleri bir an olsun kıbleye dönmemiş olanlar bile baş açık secdeye kapanmışlardı.
  • گفته که بی‌فایده‌ست این بندگی ** آن زمان دیده در آن صد زندگی
  • Hâlbuki evvelce onlar, bu kulluğun faydası yok diyorlardı. Fakat o anda kullukta yüzlerce hayat görüyorlardı.
  • از همه اومید ببریده تمام ** دوستان و خال و عم بابا و مام
  • Dostlardan, dayıdan, amcadan, babadan, anadan, herkesten ümitlerini kesmişlerdi.
  • زاهد و فاسق شد آن دم متقی ** همچو در هنگام جان کندن شقی
  • Kötü kişinin can verirken Allah’tan korkması gibi zahit de Allah’tan korkuyordu, fâsik da!
  • نه ز چپشان چاره بود و نه ز راست ** حیله‌ها چون مرد هنگام دعاست
  • Ne sollarından bir ümit vardı, ne sağlarından. Hileler öldü, bitti mi dua zamanı gelir!
  • در دعا ایشان و در زاری و آه ** بر فلک زیشان شده دود سیاه 2190
  • Onlar da ağlayıp inleyerek duaya koyulmuşlardı, gemiden gökyüzüne kadar bir duman yükselmişti.
  • دیو آن دم از عداوت بین بین ** بانگ زد کای سگ‌پرستان علتین
  • Şeytan ise o sırada düşmanlığından her birinin karşısına dikilip “ A köpeğe tapanlar, işte size iki illet!
  • مرگ و جسک ای اهل انکار و نفاق ** عاقبت خواهد بدن این اتفاق
  • A münkir, münafıklar, hem korkun, hem geberin. Nihayet bu olacaktı zaten.