English    Türkçe    فارسی   

3
2262-2271

  • آنچنانک آب در گل سر کشد ** که منم آب و چرا جویم مدد
  • Bu halin, toprakla bulanık olan suyun, ben de suyum, neden başkasından yardım isteyecekmişim ki diye serkeşlik etmesine benzer.
  • دل تو این آلوده را پنداشتی ** لاجرم دل ز اهل دل برداشتی
  • Bu bulaşık şeyi gönül sandın da gönlünü gönül sahiplerinden çektin.
  • خود روا داری که آن دل باشد این ** کو بود در عشق شیر و انگبین
  • Süt, bal sevdasına düşen bu gönlün, gönül olmasını reva görür müsün, sen böyle.
  • لطف شیر و انگبین عکس دلست ** هر خوشی را آن خوش از دل حاصلست 2265
  • Sütün, balın güzelliği, gönlün onlara aksiyle hâsıl olur. Her güzele güzellik gönülden gelir.
  • پس بود دل جوهر و عالم عرض ** سایه‌ی دل چون بود دل را غرض
  • Şu halde gönül cevherdir, âlem araz. Gönlün gölgesi, nasıl olur da gönle maksat olur?
  • آن دلی کو عاشق مالست و جاه ** یا زبون این گل و آب سیاه
  • Mala, mevkiye âşık olan gönül, ya bu toprağa zebundur, ya kara suya!
  • یا خیالاتی که در ظلمات او ** می‌پرستدشان برای گفت و گو
  • Yahut da karanlıklarda hayallere kapılmıştır, dedikodu için o hayallere tapıp durmaktadır!
  • دل نباشد غیر آن دریای نور ** دل نظرگاه خدا وانگاه کور
  • O nur denizinden başkası gönül olamaz. Gönül, hem Allah’ın nazargâhı olsun, hem kör… İmkân var mı buna?
  • نه دل اندر صد هزاران خاص و عام ** در یکی باشد کدامست آن کدام 2270
  • Yüz binlerce halkta, yüz binlerce ileri gelenlerde bulunan gönül değildir. Gönül, bir tek kişide olur. O tek kişi hangisidir, hangisi?
  • ریزه‌ی دل را بهل دل را بجو ** تا شود آن ریزه چون کوهی ازو
  • Sen, o kırık dökük, parça buçuk gönül kırpıntılarını bırak, asıl gönül ara da o kırık dökük gönül de onun sayesinde dağ kesilsin.