English    Türkçe    فارسی   

3
2300-2309

  • چشم ابلیسانه را یک دم ببند ** چند بینی صورت آخر چند چند 2300
  • O iblis gözünü bir an olsun yum; ne vakte kadar suret görüp duracaksın, ne vakte kadar, ne vakte kadar?
  • ای دقوقی با دو چشم همچو جو ** هین مبر اومید ایشان را بجو
  • Ey Dekukî, ırmak gibi yaşlar döken gözlerinle onları ara, gafil olma, ümidini kesme!
  • هین بجو که رکن دولت جستن است ** هر گشادی در دل اندر بستن است
  • Gafil olma, ara… Ara ki devlet, aramaktadır. Gönle gelen her ferah, bir sıkıntıya bağlıdır.
  • از همه کار جهان پرداخته ** کو و کو می‌گو بجان چون فاخته
  • Âlemin bütün işlerini bırak da canla başla üveyk kuşu gibi “kû, kû – nerede, nerede” de!
  • نیک بنگر اندرین ای محتجب ** که دعا را بست حق در استجب
  • Ey perde altında kalan iyi dikkat et, Allah “Dua edin, beni çağırın… Size icabet edeyim” dedi, icabetin şartı bile duadır.
  • هر که را دل پاک شد از اعتلال ** آن دعااش می‌رود تا ذوالجلال 2305
  • Kimin gönlü illetlerden arınmışsa onun duası ululuk sahibi Allah’a kadar varır, makbul olur.
  • باز شرح کردن حکایت آن طالب روزی حلال بی کسب و رنج در عهد داود علیه السلام و مستجاب شدن دعای او
  • Davud aleyhisselâm zamanında çalışmadan, eziyet çekmeden helâl rızık elde etmek isteyen kişi ve duasının kabul olması
  • یادم آمد آن حکایت کان فقیر ** روز و شب می‌کرد افغان و نفیر
  • Hatırıma yine o hikâye geldi. O yoksul adam, gece gündüz feryat etmekte,
  • وز خدا می‌خواست روزی حلال ** بی شکار و رنج و کسب و انتقال
  • Allah’tan eziyetsiz, zahmetsiz, çalışmadan kazanmadan helâl rızık istemekteydi.
  • پیش ازین گفتیم بعضی حال او ** لیک تعویق آمد و شد پنج‌تو
  • Bundan önce onun bazı hallerini söylemiştik. Fakat araya başka şeyler girdi, bu hikâye de öylece kaldı gitti.
  • هم بگوییمش کجا خواهد گریخت ** چون ز ابر فضل حق حکمت بریخت
  • Şimdi onun hali neye vardı; Allah’ın lütuf ve ihsan bulutundan hikmet yağmuru yağınca o yoksul ne oldu?