English    Türkçe    فارسی   

3
2385-2394

  • هم هویدا پرس و هم پنهان ز خلق ** که چه می‌گفت این گدای ژنده‌دلق 2385
  • Halktan hem gizli sor, hem de aşikâre… Bak, bu eski hırkalı yoksul neler söylüyor, nasıl dua ediyordu, anla,
  • بعد این جمله دعا و این فغان ** گاوی اندر خانه دیدم ناگهان
  • Bu dualardan, bu feryatlardan sonra bir de baktım ki evime bir öküz girivermiş.
  • چشم من تاریک شد نه بهر لوت ** شادی آن که قبول آمد قنوت
  • Gözüm karardı. Ama lokma için değil, duam kabul edildi diye sevindim hani.
  • کشتم آن را تا دهم در شکر آن ** که دعای من شنود آن غیب‌دان
  • O ayıpları bilen Allah duamı kabul etti, buna şükrane olsun diye öküzü kestim”
  • حکم کردن داود علیه السلام برکشنده‌ی گاو
  • Davud Aleyhisselâm’ın, öküzü kesenin haksız olduğuna hükmetmesi
  • گفت داود این سخنها را بشو ** حجت شرعی درین دعوی بگو
  • Davut, “Bu sözlerden el yıka, dâvana şer’i delil getir.
  • تو روا داری که من بی حجتی ** بنهم اندر شهر باطل سنتی 2390
  • Reva görür müsün delilsiz bir hüküm vereyim de bu şehirde bâtıl bir sünnet koyayım, kötü bir âdet bırakayım,
  • این کی بخشیدت خریدی وارثی ** ریع را چون می‌ستانی حارثی
  • Bunu sana kim bağışladı? Satın mı aldın, mirasa mı kondun? Ekine nasıl sahip olabilirsin, sen mi ektin? Ektinse senindir.
  • کسب را همچون زراعت دان عمو ** تا نکاری دخل نبود آن تو
  • Kazanmakta ekin ekmeye benzer. Ekmedikçe ona sahip olmaya hakkın yoktur.
  • آنچ کاری بدروی آن آن تست ** ورنه این بی‌داد بر تو شد درست
  • Ektinse ektiğini biçersin, o senindir. Yoksa zulmettiğin, haksız olduğun kat’iyetle anlaşılır.
  • رو بده مال مسلمان کژ مگو ** رو بجو وام و بده باطل مجو
  • Yürü, eğri büğrü söylenme, bu Müslümanın malını ver. Paran yoksa borç al, ver; beyhude konuşma!” dedi.