English    Türkçe    فارسی   

3
2422-2431

  • رفته است آوازه‌ی عدلت چنان ** که معطر شد زمین و آسمان
  • Adalet âleme yayıldı; yer, gök, adaletinle güzel kokulara bürünmüş…
  • بر سگان کور این استم نرفت ** زین تعدی سنگ و که بشکافت تفت
  • Kör köpekler bile bu sistem yapılmadı. Bu tecavüzden, bu cefadan hararetlendi de taş da yarıldı, dağ da!”
  • همچنین تشنیع می‌زد برملا ** کالصلا هنگام ظلمست الصلا
  • Diyor, bu çeşit ağır sözler söylüyor, “Ey ahali, gelin de görün zulmü!” diye bağırıyordu.
  • حکم کردن داود بر صاحب گاو کی جمله مال خود را به وی ده
  • Davud’un öküz sahibine “Bütün malını, mülkünü ona ver” demesi
  • بعد از آن داود گفتش کای عنود ** جمله مال خویش او را بخش زود 2425
  • Davud, ondan sonra dedi ki. “A inatçı, bütün malını mülkünü hemencecik ona bağışla.
  • ورنه کارت سخت گردد گفتمت ** تا نگردد ظاهر از وی استمت
  • Yoksa bak, sana söylüyorum, işin fena olur, yaptığın zulüm ve cefa meydana çıkar.”
  • خاک بر سر کرد و جامه بر درید ** که بهر دم می‌کنی ظلمی مزید
  • Adam, bu söz üzerine başına topraklar serpip elbisesini yırtarak “Her an zulmünü artırıp durmaktasın” dedi.
  • یک‌دمی دیگر برین تشنیع راند ** باز داودش به پیش خویش خواند
  • Yine bir müddet Davud’u kınamaya koyuldu, Davud, tekrar onu huzuruna çağırıp,
  • گفت چون بختت نبود ای بخت‌کور ** ظلمت آمد اندک اندک در ظهور
  • Dedi ki: “Ey bahtı körleşmiş herif, mademki talihin yok, gayri yavaş, yavaş karanlıklar basmaya başladı.
  • ریده‌ای آنگاه صدر و پیشگاه ** ای دریغ از چون تو خر خاشاک و کاه 2430
  • Senin gibi bir eşeğe çerçöple saman bile yazık… Öyle olduğu halde sen yine başköşeyi gözetip duruyorsun ha!
  • رو که فرزندان تو با جفت تو ** بندگان او شدند افزون مگو
  • Yürü çocukların da onun kulu, kölesidir, karın da! Artık fazla söylenme!”