English    Türkçe    فارسی   

3
2513-2522

  • دوش چیزی خورده‌ام ور نه تمام ** دادمی در دست فهم تو زمام
  • Dün biraz bir şey yemiştim, onun için lâyıkıyla anlatamıyorum. Yoksa bunu tamamıyla anlatır, yuları anlayışının eline teslim ederdim.
  • دوش چیزی خورده‌ام افسانه است ** هرچه می‌آید ز پنهان خانه است
  • Ama dün bir şey yedim demem de masaldan ibaret… Çünkü ne gelirse o gizli evden geliyor.
  • چشم بر اسباب از چه دوختیم ** گر ز خوش‌چشمان کرشم آموختیم 2515
  • Güzel gözlülerden işve, cilve öğrenmişsek neden gözümüzü sebeplere dikip duruyoruz.
  • هست بر اسباب اسبابی دگر ** در سبب منگر در آن افکن نظر
  • Sebeplerin de başka sebepleri var. Sebebe bakma da asıl ona bak!
  • انبیا در قطع اسباب آمدند ** معجزات خویش بر کیوان زدند
  • Peygamberler, sebepleri gidermek için geldiler. Mucizelerini ta Zuhal yıldızına ulaştırdılar.
  • بی‌سبب مر بحر را بشکافتند ** بی زراعت چاش گندم یافتند
  • Sebep ve vesilesiz denizi böldüler, ekmeksizin buğday yığınını buldular.
  • ریگها هم آرد شد از سعیشان ** پشم بز ابریشم آمد کش‌کشان
  • Çalışmaları yüzünden kum taneleri un olurdu. Keçinin yünlerini çektiler mi ellerinde ibrişim olurdu.
  • جمله قرآن هست در قطع سبب ** عز درویش و هلاک بولهب 2520
  • Bütün Kur’an, sebebi gidermeye aittir. Zahiren yoksul olan Peygamber’in yüceliğini, yine zahiren yüce olan Ebuleheb’in helâkini anlatır durur.
  • مرغ بابیلی دو سه سنگ افکند ** لشکر زفت حبش را بشکند
  • Ebabil kuşları iki üçtaş attılar mı o koca Habeş ordusunu kırıp geçirirler.
  • پیل را سوراخ سوراخ افکند ** سنگ مرغی کو به بالا پر زند
  • Ta yukarılarda uçan kuşun attığı bir taş, fili delik deşik eder.