English    Türkçe    فارسی   

3
2663-2672

  • خوشه‌های زفت تا زیر آمده ** بر سر و روی رونده می‌زده
  • Meyve hevenkleri, dallardan aşağılara kadar sarkar, gelip geçenlerin başlarına, yüzlerine sürtünürdü.
  • مرد گلخن‌تاب از پری زر ** بسته بودی در میان زرین کمر
  • Külhan hizmetinde çalışan aşağılık bir adam bile o kadar zengindi ki altın kemer kuşanırdı.
  • سگ کلیچه کوفتی در زیر پا ** تخمه بودی گرگ صحرا از نوا 2665
  • Köpek, ekmekleri ayağıyla çiğner, ezerdi… Kurt, yiyecek bolluğundan imtilâ illetine tutulmuştu.
  • گشته آمن شهر و ده از دزد و گرگ ** بز نترسیدی هم از گرگ سترگ
  • Şehir de hırsızdan kurttan emindi, köy de. Keçi bile, büyük büyük kurtlardan korkmaz olmuştu.
  • گر بگویم شرح نعمتهای قوم ** که زیادت می‌شد آن یوما بیوم
  • Onların günden güne artan nimetlerini, onların nail oldukları şeyleri anlatsam,
  • مانع آید از سخنهای مهم ** انبیا بردند امر فاستقم
  • Mühim sözler geri kalır. Peygamberler, bunlara “Doğru olun, doğruluk yapın!” demişti!
  • آمدن پیغامبران حق به نصیحت اهل سبا
  • Sebâlılar’a nasihat için peygamber gelmesi, Peygamberlerden mucize istemeleri
  • سیزده پیغامبر آنجا آمدند ** گم‌رهان را جمله رهبر می‌شدند
  • Oraya tam on üç peygamber gelmiş, sapıklara yol göstermiş istemişlerdi.
  • که هله نعمت فزون شد شکر کو ** مرکب شکر ار بخسپد حرکوا 2670
  • “Nimetleriniz çoğalıp durmakta, fakat şükür nerede? Şükrü merkebi yatıp uyusa bile siz onu uyandırın, kaldırın!
  • شکر منعم واجب آید در خرد ** ورنه بگشاید در خشم ابد
  • Nimet verene şükretmek aklen de lâzım. Şükretmeyen, kendisine ebedî hışım kapısını açar.
  • هین کرم بینید وین خود کس کند ** کز چنین نعمت به شکری بس کند
  • Kendinize gelin de şu kereme bakın! Bir şükre bedel bu kadar nimeti kim verir?