English    Türkçe    فارسی   

3
3103-3112

  • آهن آن را رام شد چون موم شد ** باد آن را بنده و محکوم شد
  • Demir, onlara râm oldu, mum kesildi… Rüzgâr, onlara kul oldu, hükümlerine girdi!
  • بیان آنک رسول علیه السلام فرمود ان لله تعالی اولیاء اخفیاء
  • Resulullâh sallallâhu aleyhi ve selem, “Şüphe yok ki Allah’ın gizli velileri var” buyurdu
  • قوم دیگر سخت پنهان می‌روند ** شهره‌ی خلقان ظاهر کی شوند
  • (Peygamberlerden başka) bir taife daha vardır ki bunlar pek gizlidirler. Bu zahir halkına nereden meşhur olacaklar?
  • این همه دارند و چشم هیچ کس ** بر نیفتد بر کیاشان یک نفس 3105
  • Bunca kerametleri vardır da yine ululuklarını hiç kimsenin gözü görmez!
  • هم کرامتشان هم ایشان در حرم ** نامشان را نشنوند ابدال هم
  • Hem uludurlar, kerametleri vardır… Hem Allah hareminde gizlenmişlerdir. Onların adlarını Abdal bile işitmemiştir.
  • یا نمی‌دانی کرمهای خدا ** کو ترا می‌خواند آن سو که بیا
  • Sen yoksa Allah’ın keremlerini bilmiyor musun ki… Seni “Gel” diye onların bulunduğu tarafa çağırıp duruyor.
  • شش جهت عالم همه اکرام اوست ** هر طرف که بنگری اعلام اوست
  • Âlemin altı ciheti de onun keremleriyle dolu… Nereye baksan onun bayrakları orada dikildi!
  • چون کریمی گویدت آتش در آ ** اندر آ زود و مگو سوزد مرا
  • Bir kerem sahibi, sana gel, ateşe gir dese hemencecik atıl ateşe… Beni yakar mı deme bile!
  • حکایت مندیل در تنور پر آتش انداختن انس رضی الله عنه و ناسوختن
  • Allah razı olsun, Enes’in peşkirini ateşe atması ve peşkirin yanmaması
  • از انس فرزند مالک آمدست ** که به مهمانی او شخصی شدست 3110
  • Malik oğlu Enes’ten rivayet edilmiştir. Birisi ona konuk olmuştu.
  • او حکایت کرد کز بعد طعام ** دید انس دستارخوان را زردفام
  • O hikâye eder: Yemekten sonra, peşkirini sararmış,
  • چرکن و آلوده گفت ای خادمه ** اندر افکن در تنورش یک‌دمه
  • Kirlenmiş, yemeğe bulaşmış gören Enes, hizmetçi kadına: “Bunu al da tandıra at, bir müddet kalsın” dedi.