English    Türkçe    فارسی   

3
3227-3236

  • ایستاده بر سر تو جبرئیل ** مر مرا گشته به صد گونه دلیل
  • Cebrail, başının üstünde duruyor; bana yüz çeşit delil olmakta!“
  • گفت می‌بینی تو گفتا که بلی ** بر سرت تابان چو بدری کاملی
  • Kadın, “Sahi görüyor musun?“ dedi. Çocuk dedi ki: “Evet, başının üstünde ayın on dördü gibi durmakta.
  • می‌بیاموزد مرا وصف رسول ** زان علوم می‌رهاند زین سفول
  • Bana Peygamber’i vasfediyor. Beni, bu suretle bu aşağılıklardan yüceltmede!
  • پس رسولش گفت ای طفل رضیع ** چیست نامت باز گو و شو مطیع 3230
  • Sonra Peygamber, “Ey süt emer yavru, adın ne? Hadi bunu da söyle de sonra ananın isteğine uy, sus“ dedi.
  • گفت نامم پیش حق عبدالعزیز ** عبد عزی پیش این یک مشت حیز
  • Çocuk, “Adım, Allah yanında Abdülâziz, fakat bu bir avuç edepsize göre Abdül Uzzâ!
  • من ز عزی پاک و بیزار و بری ** حق آنک دادت این پیغامبری
  • Hâlbuki ben sana bu peygamberliği veren Allah hakkı için Uzzâ’dan usanmışım, berîyim!“ dedi.
  • کودک دو ماهه همچون ماه بدر ** درس بالغ گفته چون اصحاب صدر
  • İki aylık, çocuk, ayın on dördü gibi parlamış, başköşeye geçen bilgi sahipleri gibi yetişmiş kişilere ders veriyordu.
  • پس حنوط آن دم ز جنت در رسید ** تا دماغ طفل و مادر بو کشید
  • Bu sırada çocuğun burnuna da, anasının burnuna da cennetten kâfuru kokusu geldi.
  • هر دو می‌گفتند کز خوف سقوط ** جان سپردن به برین بوی حنوط 3235
  • Her ikisi de yaşarsak yine bu mertebeden düşer, kâfir oluruz korkusuyla bunu söylediler ve bu kokuyu duya duya can verdiler.
  • آن کسی را کش معرف حق بود ** جامد و نامیش صد صدق زند
  • Birisini, Allah överse ona cansızlar da yüzlerce kere doğrudur, haktır der, canlılar da!