English    Türkçe    فارسی   

3
3234-3243

  • پس حنوط آن دم ز جنت در رسید ** تا دماغ طفل و مادر بو کشید
  • Bu sırada çocuğun burnuna da, anasının burnuna da cennetten kâfuru kokusu geldi.
  • هر دو می‌گفتند کز خوف سقوط ** جان سپردن به برین بوی حنوط 3235
  • Her ikisi de yaşarsak yine bu mertebeden düşer, kâfir oluruz korkusuyla bunu söylediler ve bu kokuyu duya duya can verdiler.
  • آن کسی را کش معرف حق بود ** جامد و نامیش صد صدق زند
  • Birisini, Allah överse ona cansızlar da yüzlerce kere doğrudur, haktır der, canlılar da!
  • آنکسی را کش خدا حافظ بود ** مرغ و ماهی مر ورا حارس شود
  • Birisini koruyan Allah olursa ona kuş da gözcü, bekçi kesilir, balık da!
  • ربودن عقاب موزه‌ی مصطفی علیه السلام و بردن بر هوا و نگون کردن و از موزه مار سیاه فرو افتادن
  • Tavşancıl kuşunun Mustafa Aleyhisselâm’ın pabucunu kapıp havalanması ve havada pabucu ters çevirmesi, içindeki karayılanın düşmesi
  • اندرین بودند کواز صلا ** مصطفی بشنید از سوی علا
  • Tam bu sırada Mustafa, yücelerden ezan sesini duydu.
  • خواست آبی و وضو را تازه کرد ** دست و رو را شست او زان آب سرد
  • Abdest tazelemek üzere su istedi. O soğuk suyla elini, yüzünü yıkadı.
  • هر دو پا شست و به موزه کرد رای ** موزه را بربود یک موزه‌ربای 3240
  • Ayaklarını da yıkayıp pabuçlarını giymek üzereyken bir kuş gelip pabucunun bir tekini kapıverdi.
  • دست سوی موزه برد آن خوش‌خطاب ** موزه را بربود از دستش عقاب
  • O güzel sözlü Peygamber, tam pabucu eline almışken tavşancıl pabucunu elinden kapıvermişti.
  • موزه را اندر هوا برد او چو باد ** پس نگون کرد و از آن ماری فتاد
  • Kuş, yel gibi havalandı, pabucu, tersine çevirdi, içinden bir yılan düştü.
  • در فتاد از موزه یک مار سیاه ** زان عنایت شد عقابش نیکخواه
  • Kapkara bir yılandı o… tavşancıl, bu hareketiyle Peygamber’e iyilik etmek istemiş, Allah inayetine sebep olmuştu.