English    Türkçe    فارسی   

3
3302-3311

  • ترک این سودا بگو وز حق بترس ** دیو دادستت برای مکر درس
  • Gel, bu sevdadan vazgeç. Allah’tan kork. Şeytan, seni aldatmış, o sana ders vermiş!“ dedi.
  • قانع شدن آن طالب به تعلیم زبان مرغ خانگی و سگ و اجابت موسی علیه السلام
  • Adam’ın, yalnız kümes hayvanlarıyla köpeğin dillerini anlamaya razı olması, Musa aleyhiselâm’ın da onun bu muradını yerine getirmesi
  • گفت باری نطق سگ کو بر درست ** نطق مرغ خانگی کاهل پرست
  • Adam, “Bari hiç olmazsa kapı dibinde yatıp duran, ev bekçiliği eden köpekle kümes hayvanlarının dillerini öğret.” dedi.
  • گفت موسی هین تو دانی رو رسید ** نطق این هر دو شود بر تو پدید
  • Musa dedi ki: “Hadi, peki… Bu ikisinin dillerini anlayacaksın, yürü git! “
  • بامدادان از برای امتحان ** ایستاد او منتظر بر آستان 3305
  • Adam, sabah çağı, bakalım sahiden dillerini öğrendim mi, anlayacak mıyım ki? Diye kapının eşiğinde beklemekteydi.
  • خادمه سفره بیفشاند و فتاد ** پاره‌ای نان بیات آثار زاد
  • Hizmetçi kadın sofra örtüsü silkerken bir lokmacık bayat ekmek düştü.
  • در ربود آن را خروسی چون گرو ** گفت سگ کردی تو بر ما ظلم رو
  • Ekmek parçasını horoz, hemencicik kapıverdi. Köpek dedi ki: Sen, bize zulmettin.
  • دانه‌ی گندم توانی خورد و من ** عاجزم در دانه خوردن در وطن
  • Buğday tanesi de yiyebilirsin. Hâlbuki ben yiyemem ki… Yerimde, yurdumda bundan âcizim ben.
  • گندم و جو را و باقی حبوب ** می‌توانی خورد و من نه ای طروب
  • Sen buğday da yiyebilirsin, arpa da, darı, mısır gibi başka şeyler de… Hâlbuki ben bunları yiyemem.
  • این لب نانی که قسم ماست نان ** می‌ربایی این قدر را از سگان 3310
  • Böyle olduğu halde bizim kısmetimiz olan şu bir parçacık ekmeği bile kapıyorsun!
  • جواب خروس سگ را
  • Horozun köpeğe cevabı
  • پس خروسش گفت تن زن غم مخور ** که خدا بدهد عوض زینت دگر
  • Bu sözü duyan horoz, “Merak etme, Allah sana buna karşılık başka şeyler verir.