English    Türkçe    فارسی   

3
3713-3722

  • شاه و لشکر حلقه در گوشش شده ** خسروان هوش بیهوشش شده
  • Padişahta o bakışlara kulağı küpeli bir köle olmuştu, asker de… O bakışlar, akıl padişahlarının akıllarını almış, onları divaneye döndürmüştü!
  • صد هزاران شاه مملوکش برق ** صد هزاران بدر را داده به دق
  • O güzel gözler, yüz binlerce padişahı fermanlı köle yapmış, yüzbinlerce dolunayı hilâl haline getirmişti.
  • زهره نی مر زهره را تا دم زند ** عقل کلش چون ببیند کم زند 3715
  • Zühre de bile ondan bahsetmeye kudret yoktu… Aklı kül bile onu görünce noksanlaşırdı.
  • من چگویم که مرا در دوخته‌ست ** دمگهم را دمگه او سوخته‌ست
  • Ben ne söyleyebilirim, ağzı, ağzımı kapattı; söylemeye takatim kalmadı ki!
  • دود آن نارم دلیلم من برو ** دور از آن شه باطل ما عبروا
  • Ben, yalnız o ateşin bir dumanıyım ateşe delâlet etmekteyim. O padişahtan uzaktayken, onu görmeden hakkında ne söylenmişse hepsi de asılsız, hepsi de saçma!
  • خود نباشد آفتابی را دلیل ** جز که نور آفتاب مستطیل
  • Zaten güneşe, âlemi kaplayan nurundan başka bir delil olamaz ki.
  • سایه کی بود تا دلیل او بود ** این بستش کع ذلیل او بود
  • Gölgenin on delâlet etmesine imkân mı var? Gölge, onun yanında hor, hakir olup kalıyor ya… işte bu, kâfi ona!
  • این جلالت در دلالت صادقست ** جمله ادراکات پس او سابقست 3720
  • Bu ululuk, ona tam doğru bir delil: bütün anlayışlar geridedir, o ilerde!
  • جمله ادراکات بر خرهای لنگ ** او سوار باد پران چون خدنگ
  • Bütün anlayışlar topal eşeklere binmiş… O, ok gibi uçup giden rüzgâra!
  • گر گریزد کس نیابد گرد شه ** ور گریزند او بگیرد پیش ره
  • Padişah kaçarsa tozunu bile kimse bulamaz… Onlar kaçarlarsa padişah, yolarını kesiverir!