English    Türkçe    فارسی   

3
4230-4239

  • که ز قرآن گر نبیند غیر قال ** این عجب نبود ز اصحاب ضلال 4230
  • Sapıklar, Kur’an’da sözden, lâftan başka bir şey görmezlerse şaşılmaz ki
  • کز شعاع آفتاب پر ز نور ** غیر گرمی می‌نیابد چشم کور
  • Körün gözüne, nurlarla dolu güneşin ışıkları gelmez de yalnız bir hararet gelir.
  • خربطی ناگاه از خرخانه‌ای ** سر برون آورد چون طعانه‌ای
  • Göbekli biri, ansızın eşek yurdundan şunu, bunu kınayan karılar gibi baş çıkararak,
  • کین سخن پستست یعنی مثنوی ** قصه پیغامبرست و پی‌روی
  • “Bu söz, yani Mesnevi, aşağılık bir söz… Peygamber’in hikâyesi ona uymayı anlatıp durmakta.
  • نیست ذکر بحث و اسرار بلند ** که دوانند اولیا آن سو سمند
  • Bunda öyle velilerin at koşturdukları makamlara ait yüce bahisler, yüksek şeyler yok…
  • از مقامات تبتل تا فنا ** پایه پایه تا ملاقات خدا 4235
  • Dünyadan ve Allah’tan başka her şeyden kesilmeden tut da yokluk makamına kadar derece derece, mertebe mertebe Allah’a ulaşıncaya kadar
  • شرح و حد هر مقام و منزلی ** که بپر زو بر پرد صاحب‌دلی
  • Her durağın, her konağın şehri de yok ki bir gönül sahibi onunla kanatlanıp uçsun” dedi.
  • چون کتاب الله بیامد هم بر آن ** این چنین طعنه زدند آن کافران
  • O kâfirler Allah’ın kitabını da bu çeşit kınadılar.
  • که اساطیرست و افسانه‌ی نژند ** نیست تعمیقی و تحقیقی بلند
  • “Bu esatirden eski masallardan ibaret… Öyle derin bahisler, yüce hakikatleri eşelemeler yok, bunda.
  • کودکان خرد فهمش می‌کنند ** نیست جز امر پسند و ناپسند
  • Bunu küçücük çocuklar bile anlar. Kabul edilecek yahut edilmeyecek emirlerden nehiylerden ibaret.