English    Türkçe    فارسی   

3
4348-4357

  • شد قیامت عید و بی‌دینان دهل ** ما چو اهل عید خندان همچو گل
  • Kıyamet bayramında dinsizler davul… Biz ise gül gibi gülmekteyiz, bayrama erişenlere benziyoruz.
  • بشنو اکنون این دهل چون بانگ زد ** دیگ دولتبا چگونه می‌پزد
  • Şimdi duy da bak, bu davul nasıl ses vermekte… Devlet tenceresi nasıl kaynamakta
  • چونک بشنود آن دهل آن مرد دید ** گفت چون ترسد دلم از طبل عید 4350
  • O er, davulun sesini duyunca “Gönlüm, bayram davulundan nasıl olur da korkar?” dedi.
  • گفت با خود هین ملرزان دل کزین ** مرد جان بددلان بی‌یقین
  • Kendi kendisine dedi ki: “Gönül, titreme, korkma… yakine erişmiş kötü gönüllülerin canları öldü gitti.
  • وقت آن آمد که حیدروار من ** ملک گیرم یا بپردازم بدن
  • Haydar gibi ya ülkeyi zapt ederim ya canım bedenimden gider.”
  • بر جهید و بانگ بر زد کای کیا ** حاضرم اینک اگر مردی بیا
  • Yerinden fırladı bağırdı: “Ey ulu adam, işte buracıkta hazırım; hadi, ersen gel!”
  • در زمان بشکست ز آواز آن طلسم ** زر همی‌ریزید هر سو قسم قسم
  • Tılsım, hemencecik bozuldu, her taraftan ulam ulam altın dökülmeye başladı.
  • ریخت چند این زر که ترسید آن پسر ** تا نگیرد زر ز پری راه در 4355
  • Öyle altın döküldü ki oğlancağız, kapının bile kapanıp açılmayacağından korktu.
  • بعد از آن برخاست آن شیر عتید ** تا سحرگه زر به بیرون می‌کشید
  • Ondan sonra o kuvvetli aslan kalktı, ta seher çağına kadar altını dışarıya taşımakla uğraştı.
  • دفن می‌کرد و همی آمد بزر ** با جوال و توبره بار دگر
  • Altınları gömmekte, sonra yine gelip çuvallara, torbalara doldurarak dışarıya götürmekteydi.