English    Türkçe    فارسی   

3
448-457

  • چون گریزد این زمین از آسمان ** چون کند او خویش را از وی نهان
  • Bu yeryüzü, gökten nasıl kaçabilir, yeryüzü kendini gökten nasıl gizleyebilir?
  • هرچه آید ز آسمان سوی زمین ** نه مفر دارد نه چاره نه کمین
  • Gökten yeryüzüne ne yağarsa yağar. Yeryüzü, ne kaçabilir, ne bir çareye başvurabilir, ne bir pusuda gizlenebilir.
  • آتش ار خورشید می‌بارد برو ** او بپیش آتشش بنهاده رو 450
  • Güneşten ateş yağsa yine o, gökten yağan ateşe karşı yüzünü yerlere döşemiştir.
  • ور همی طوفان کند باران برو ** شهرها را می‌کند ویران برو
  • Yağmur yağsa da tufanlar coşsa, üstündeki şehirler yıkılıp yerle yeksan olsa
  • او شده تسلیم او ایوب‌وار ** که اسیرم هرچه می‌خواهی ببار
  • O, yine Eyyup gibi teslim olmuştur, ben bir esirim, ne dilersen yağdır demektedir.
  • ای که جزو این زمینی سر مکش ** چونک بینی حکم یزدان در مکش
  • Sen de bu yeryüzünün bir cüzünün, baş çekme. Allah hükmünü görünce isyan etme.
  • چون خلقناکم شنودی من تراب ** خاک باشی جست از تو رو متاب
  • “Sizi topraktan yarattık” sözünü duydun ya, demek ki senden toprak olmanı istiyor, yüz çevirme!
  • بین که اندر خاک تخمی کاشتم ** کرد خاکی و منش افراشتم 455
  • (Allah diyor ki:) “Toprağa nice tohum ektim. İnsan da toprağın bir tozundan ibaretti, onu ben yükselttim.
  • حمله‌ی دیگر تو خاکی پیشه گیر ** تا کنم بر جمله میرانت امیر
  • Yine bir hamle et de kendine topraklığı sıfat edin, alçal. Ben de seni bütün beylere emir yapayım.
  • آب از بالا به پستی در رود ** آنگه از پستی به بالا بر رود
  • Su, yukardan aşağıya, akar da sonra aşağıdan yukarıya akar.