English    Türkçe    فارسی   

3
4779-4788

  • هین بگو احوال آن خسته‌جگر ** کز بخاری دور ماندیم ای پسر
  • Hadi, o gönlü hasta âşıkın ahvalini anlat… Oğul, neye Buhara’lı âşıktan uzak düştün.
  • یافتن عاشق معشوق را و بیان آنک جوینده یابنده بود کی و من یعمل مثقال ذرة خیرا یره
  • Âşığın mâşukunu bulması, arayan mutlaka bulur, bir zerre miktarı hayırda bulunan, hayrının mükâfatını görür
  • کان جوان در جست و جو بد هفت سال ** از خیال وصل گشته چون خیال 4780
  • O delikanlı, tam yedi yıl sevgilisini aradı, durdu; vuslat hayaliyle hayale döndü!
  • سایه‌ی حق بر سر بنده بود ** عاقبت جوینده یابنده بود
  • Allah’ın gölgesi kulun başı üstündedir. Arayan, nihayet aradığını bulur.
  • گفت پیغامبر که چون کوبی دری ** عاقبت زان در برون آید سری
  • Peygamber dedi ki: Bir kapıyı çalar durursan nihayet o kapıdan bir baş çıkar, görünür.
  • چون نشینی بر سر کوی کسی ** عاقبت بینی تو هم روی کسی
  • Bir adamın oturduğu yerin civarında oturursan sonunda elbette o adamın yüzünü görürsün.
  • چون ز چاهی می‌کنی هر روز خاک ** عاقبت اندر رسی در آب پاک
  • Bir kuyudan her gün toprak çeker, çıkarırsan onunla tertemiz suya erişirsin elbet.
  • جمله دانند این اگر تو نگروی ** هر چه می‌کاریش روزی بدروی 4785
  • Sen inanmazsan da bunu herkes bilir. Ne ekersen bir gün gelir, onu biçersin.
  • سنگ بر آهن زدی آتش نجست ** این نباشد ور بباشد نادرست
  • Taşı, demire vur da kıvılcım çıkmasın… Böyle şey olmaz, olsa bile nadirdir.
  • آنک روزی نیستش بخت و نجات ** ننگرد عقلش مگر در نادرات
  • Bir adamın bahtı yaver olmaz, bir adamın nasibinde kurtuluş bulunmazsa o adam, ancak nadir olan şeylere bakar!
  • کان فلان کس کشت کرد و بر نداشت ** و آن صدف برد و صدف گوهر نداشت
  • Filân kişi ekin ekti de mahsul devşirmedi, feşman adam sedef buldu da içinde inci yoktu.