English    Türkçe    فارسی   

4
1252-1261

  • چون سلیمان شاه و چون آصف وزیر ** نور بر نورست و عنبر بر عبیر
  • “Padişah Süleyman” veziri de Asaf oldu mu nur üstüne nurdur, amber üstüne amber!
  • شاه فرعون و چو هامانش وزیر ** هر دو را نبود ز بدبختی گزیر
  • Fakat padişah Firavun, veziri de Haman olursa ikisi de talihsizlikten, kötülükten kaçamazlar, çaresiz perişan olur giderler!
  • پس بود ظلمات بعضی فوق بعض ** نه خرد یار و نه دولت روز عرض
  • Karanlıklar üstüne çöken karanlıklara düşerler de ne akıl, onlara yâr olur, ne de kıyamet günü devlete erişirler!
  • من ندیدم جز شقاوت در لام ** گر تو دیدستی رسان از من سلام 1255
  • Ben kötülerde kötülükten başka bir şey görmedim... Sen gördüysen var selâm söyle!
  • هم‌چو جان باشد شه و صاحب چو عقل ** عقل فاسد روح را آرد بنقل
  • Padişah cana benzer, vezir de akla... Fesatçı akıl, ruhu kötülüklere götürür.
  • آن فرشته‌ی عقل چون هاروت شد ** سحرآموز دو صد طاغوت شد
  • Akıl meleği Harut’laşınca yüzlerce kötü kişiye sihir öğretir!
  • عقل جزوی را وزیر خود مگیر ** عقل کل را ساز ای سلطان وزیر
  • Cüz’i aklı kendine vezir yapma. Aklı küllü vezir yap padişahım.
  • مر هوا را تو وزیر خود مساز ** که برآید جان پاکت از نماز
  • Heva ve hevesini kendine vezir yapma da pak canın namazdan, niyazdan kalmasın.
  • کین هوا پر حرص و حالی‌بین بود ** عقل را اندیشه یوم دین بود 1260
  • Çünkü bu heva ve heves, hırslarla doludur ve içinde bulunduğu hali görür... Aklın düşüncesiyse din gününün düşüncesidir.
  • عقل را دو دیده در پایان کار ** بهر آن گل می‌کشد او رنج خار
  • Aklın gözleri işin sonunu gözetir... Akıl, bir gül için diken zahmetini çeker durur!