English    Türkçe    فارسی   

4
1590-1599

  • زان عمامه‌ی زفت نابایست او ** ماند یک گز کهنه‌ای در دست او 1590
  • O bir şeye yaramaz, o olmayasıca sarığından kala kala hırsızın elinde ancak bir arşın doğru düzen bezceğiz kaldı!
  • بر زمین زد خرقه را کای بی‌عیار ** زین دغل ما را بر آوردی ز کار
  • Hırsız, elindekini yere vurup “A aşağılık adam, bu hileyle beni işimden gücümden ettin” dedi.
  • نصیحت دنیا اهل دنیا را به زبان حال و بی‌وفایی خود را نمودن به وفا طمع دارندگان ازو
  • Dünyanın dünya ehline hal diliyle, ondan vefa umanlar ve bu tamahta bulunanlara vefasızlığını söyleyerek nasihat vermesi
  • گفت بنمودم دغل لیکن ترا ** از نصیحت باز گفتم ماجرا
  • Fakih dedi ki: “Hileyle seni yolundan alıkoydum ama nasihat yollu işi de anlattım!
  • هم‌چنین دنیا اگر چه خوش شکفت ** بانگ زد هم بی‌وفایی خویش گفت
  • Dünya da böyledir işte... Bir hoşça açılır saçılır ama vefasızlığını da bağıra bağıra söyler!
  • اندرین کون و فساد ای اوستاد ** آن دغل کون و نصیحت آن فساد
  • Bu oluş ve bozuluş âleminde o hile, oluştur, nasihat da bozulmuş üstadım!
  • کون می‌گوید بیا من خوش‌پیم ** وآن فسادش گفته رو من لا شی‌ام 1595
  • Oluş der ki: İzim kutludur... Ardımdan gel! Bozuluş da git der, ben hiçbir şey değilim!
  • ای ز خوبی بهاران لب گزان ** بنگر آن سردی و زردی خزان
  • Ey baharların güzelliğine şaşırarak dudağını dişleyip duran, güzün sapsarı benzine ve mevsimin soğukluğuna bak!
  • روز دیدی طلعت خورشید خوب ** مرگ او را یاد کن وقت غروب
  • Gündüzün güneşin yüzünü güzel görmektesin ama onun bir de batma zamanında ölümünü düşün!
  • بدر را دیدی برین خوش چار طاق ** حسرتش را هم ببین اندر محاق
  • Dolunayı şu güzelim çardakta bir hoşça seyredersin ama ay sonunda bir de hasretine bak onun!
  • کودکی از حسن شد مولای خلق ** بعد فردا شد خرف رسوای خلق
  • Bir oğlan, güzellikle halkın efendisi olur... Olur, ama yarın da bunar, halka rezil rüsvay olur!