English    Türkçe    فارسی   

4
1640-1649

  • گر تو نشناسی کسی را از ظلام ** بنگر او را کوش سازیدست امام 1640
  • 1640.Karanlık yüzünden birisini tanıyamadın mı, kendisine kimi imam edinmiş, kime uymuş... Bak, ne olduğunu anlarsın!
  • بیان آنک عارف را غذاییست از نور حق کی ابیت عند ربی یطعمنی و یسقینی و قوله الجوع طعام الله یحیی به ابدان الصدیقین ای فی الجوع یصل طعام‌الله
  • Arifin Allah nurundan gıdası vardır. “Ben Rabi’me konuk olurum, O beni doyurur ve suvarır” denmiştir. “Açlık, Allah yemeğidir. Allah, doğruların bedenlerini onunla diriltir” hadisi de vardır ki açlıkta adama Allah yemeği gelir demektir.
  • زانک هر کره پی مادر رود ** تا بدان جنسیتش پیدا شود
  • Her yavru, anasının ardından gider... Bununla da cinsiyet anlaşılır.
  • آدمی را شیر از سینه رسد ** شیر خر از نیم زیرینه رسد
  • Âdemoğluna süt, göğüsten gelir, eşeğin sütü de bedeninin yarısından, aşağılık tarafından akar.
  • عدل قسامست و قسمت کردنیست ** این عجب که جبر نی و ظلم نیست
  • Adalet taksimcidir, bölüşülecek şeyleri o bölüştürür... Fakat şaşılacak şey şu ki bunda ne cebir vardır ne de zulüm!
  • جبر بودی کی پشیمانی بدی ** ظلم بودی کی نگهبانی بدی
  • Cebir olsaydı pişmanlık olur muydu? Zulüm olsaydı Allah’ın koruması olur muydu?
  • روز آخر شد سبق فردا بود ** راز ما را روز کی گنجا بود 1645
  • Gün geçti, ders yarına kaldı... Sırrımız hiç güne sığar mı ki?
  • ای بکرده اعتماد واثقی ** بر دم و بر چاپلوس فاسقی
  • Ey kötü kişinin yaltaklanmasına inanan, sözleri doğru sayan,
  • قبه‌ای بر ساختستی از حباب ** آخر آن خیمه‌ست بس واهی‌طناب
  • Sen su habbelerinden bir kubbe yapmışsın ama o öyle bir çadır ki ipleri pek kuvvetsiz,
  • زرق چون برقست و اندر نور آن ** راه نتوانند دیدن ره‌روان
  • Hile yıldırıma benzer... Onun ışığıyla yolcuların, yolu görmelerine imkân yok!
  • این جهان و اهل او بی‌حاصل‌اند ** هر دو اندر بی‌وفایی یکدل‌اند
  • Bu âlemde de bir şey yok, bu âlemdekilerde de! Her ikisi de vefasızlıkta aynı gönle sahip!