English    Türkçe    فارسی   

4
2261-2270

  • من نیم خود سه درمسنگ ای اسد ** ده درمسنگ اندرونم چون بود
  • Ben, kendim üç dirhem gelmem aslanım... İçinde on dirhemlik inci nasıl bulunur?
  • خواجه باز آمد به خود گفتا که هین ** باز گو آن پند خوب سیومین
  • Adam, bu söz üzerine kendine geldi, hadi dedi... o üçüncü güzel öğüdü de ver bakalım!
  • گفت آری خوش عمل کردی بدان ** تا بگویم پند ثالث رایگان
  • Kuş dedi ki: Evet. Allah için o ikisini iyi tuttun da üçüncüsünü sana bedava söyleyeceğim ha!
  • پند گفتن با جهول خوابناک ** تخت افکندن بود در شوره خاک
  • Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır.
  • چاک حمق و جهل نپذیرد رفو ** تخم حکمت کم دهش ای پندگو 2265
  • Aptallık ve bilgisizlik yırtığı yama kabul etmez... Ey öğütçü, ona hikmet tohumunu pek saçma.
  • چاره اندیشیدن آن ماهی نیم‌عاقل و خود را مرده کردن
  • O yarı akıllı balığın kurtulmak için bir çare düşünmesi ve kendisini ölü göstermesi
  • گفت ماهی دگر وقت بلا ** چونک ماند از سایه‌ی عاقل جدا
  • Öbür balık, o belâ çağında aklının gölgesinden ayrı düştü de dedi ki:
  • کو سوی دریا شد و از غم عتیق ** فوت شد از من چنان نیکو رفیق
  • O, denize vardı, gamdan azat oldu... Ben öyle bir iyi arkadaştan ayrıldım.
  • لیک زان نندیشم و بر خود زنم ** خویشتن را این زمان مرده کنم
  • Fakat artık onu düşünmeyeyim de kendi kendime bir çare bulayım... Şimdi kendimi ölü göstereyim ben...
  • پس برآرم اشکم خود بر زبر ** پشت زیر و می‌روم بر آب بر
  • Suyun üstüne çıkıp karnımı yukarıya, sırtı mı aşağıya verip kendimi salı vereyim... Su, nereye götürürse gideyim.
  • می‌روم بر وی چنانک خس رود ** نی بسباحی چنانک کس رود 2270
  • Yüzen kişi gibi değil de âdeta bir saman çöpü gibi su üstünde sürükleneyim.